TCK Madde 7 Zaman Bakımından Uygulama
TCK Madde 7
(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.
Gerekçe
Madde 5. Madde, kanunun zaman açısından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür. İkiden çok kanunun değişmesi halinde bunlardan hangisi daha lehte ise onun uygulanacağını belirtmek maksadıyla maddenin ikinci fıkrası kaleme alınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında güvenlik tedbirleri hakkında, infaz usul ve uygulamaları yönünden hüküm zamanında yürürlükte olan hükümlerin geçerli olacağı belirtilmiş ve böylece, tedbirlerin "iyileştirme" işlevi vurgulanmıştır.
Süreli ve geçici kanunların bu madde kapsamı içinde olmamasının, adalet, sosyal yarar ve kanunun etkinliği gereği bulunduğu kabul edildiğinden, son fıkraya metinde yer verilmiş ve böylece süreli ve geçici kanunların etkinliğinin ve adaletin sağlanması istenilmiştir.
Bilindiği gibi bir kısım ceza kanunları, olağanüstü halleri ve geçici durumları karşılamak amacıyla ve dolayısıyla nitelikleri yönünden geçici olarak veya kanun metninde açıkça belirtilen süre kadar yürürlükte kalmak üzere meydana getirilirler. Bu tür kanunların, nitelikleri gereği, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş bütün suçlar hakkında uygulanmaları zorunludur. Aksi takdirde söz konusu kanunların caydırıcı etkileri kalmaz veya azalır. Oysa, çeşitli nedenlerle suçların failleri ele geçirilememekte ve örneğin iştirak halinde işlenen bir suçta kaçan fail, kanunun uygulama süresi geçtiğinde hiçbir yaptırım ile karşılaşmamaktadır. Bu nedenle maddenin son fıkrasıyla, bu maddenin geçici ve süreli kanunlar hakkında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Zamanaşımı hükümleri ise, elbette ki, bu suçlar bakımından da geçerlidir.
Madde, kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür.
İkiden çok kanunun değişmesi halinde bunlardan hangisi daha lehte ise onun uygulanacağını belirtmek maksadıyla maddenin ikinci fıkrası kaleme alınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında güvenlik tedbirleri hakkında, infaz usul ve uygulamaları yönünden hüküm zamanında yürürlükte olan hükümlerin geçerli olacağı belirtilmiş ve böylece, tedbirlerin "iyileştirme" işlevi vurgulanmıştır.
Süreli ve geçici kanunların bu madde kapsamı içinde olmamasının, adalet, sosyal yarar ve kanunun etkinliği gereği bulunduğu kabul edildiğinden, son fıkraya metinde yer verilmiş ve böylece süreli ve geçici kanunların etkinliğinin ve adaletin sağlanması istenilmiştir.
Bilindiği gibi bir kısım ceza kanunları, olağanüstü halleri ve geçici durumları karşılamak amacıyla ve dolayısıyla nitelikleri yönünden geçici olarak veya kanun metninde açıkça belirtilen süre kadar yürürlükte kalmak üzere meydana getirilirler. Bu tür kanunların, nitelikleri gereği, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş bütün suçlar hakkında uygulanmaları zorunludur. Aksi takdirde söz konusu kanunların caydırıcı etkileri kalmaz veya azalır. Oysa, çeşitli nedenlerle suçların failleri ele geçirilememekte ve örneğin iştirak halinde işlenen bir suçta kaçan fail, kanunun uygulama süresi geçtiğinde hiçbir yaptırım ile karşılaşmamaktadır. Bu nedenle maddenin son fıkrasıyla, bu maddenin geçici ve süreli kanunlar hakkında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Zamanaşımı hükümleri ise, elbette ki, bu suçlar bakımından da geçerlidir.
Emsal Yargıtay Kararları
Kanunlar, yürürlüğe girmeleri ve yürürlükten kalkmaları itibarıyla birbirini takip etmektedir. Yeni düzenlemeler ile yapılan bu değişikliklerin uygulama açısından doğuracağı birtakım sıkıntılar söz konusu olacaktır. Örneğin, yargılama devam ederken gerçekleştirilen bir kanun değişikliğinden failin durumunun etkilenip etkilenmeyeceği tartışması gündeme gelecektir. Söz konusu kanunun yargılamanın ya da infazın hangi aşamalarına kadar uygulanabileceği, uygulanmasının ne şekilde olacağı, hangi durumlarda failin değişiklikten yararlanacağı gibi tartışmalar da diğer tartışmaları takip edecektir. Kanun koyucu bu sıkıntıların bir kısmını öngörmüş ve TCK m. 7’de gidermeye çalışmıştır.
Kanunilik ilkesinin bir sonucu olan bu ilke, bir fiil işlendiği zamanda yürürlükte olan kanuna göre suç teşkil etmiyor ve dolayısıyla cezalandırılmıyor ve fakat sonraki tarihli kanun tarafından cezalandırılıyorsa sonraki tarihli kanunun geriye yürümeyeceğini ve dolayısıyla fiilin işlendiği zamandaki kanunun geçerli olacağını belirtmektedir. Bu sebeple de failin cezalandırılmayacağını öngörmektedir. Aynı şekilde fiilin işlendiği zamandaki kanun tarafından öngörülen yaptırım yahut şartlar sonraki tarihli kanuna göre daha hafifse yani sonraki tarihli kanun daha ağır şartlar koyuyorsa bu kanun da geriye yürümeyecek ve failin durumunu ağırlaştırmayacaktır. TCK m. 7/1’de sadece cezalar bakımından değil güvenlik tedbirleri için de düzenleme söz konusudur. Tıpkı cezalar gibi güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesinin sınırı da fiilin gerçekleştirildiği zamanda yürürlükte olmasıdır. Şayet bir fiil gerçekleştiği zamanda bu fiil için bir güvenlik tedbiri öngörülmemişse sonraki tarihli düzenlemelerde öngörülmesi fiili gerçekleştirenin durumunu değiştirmeyecektir. TCK m. 7/3’te ise infaz rejimine ilişkin bazı istisnalar öngörülmüş olsa da genel kuralın “derhal uygulama” olduğu belirtilmiştir. Bu husus aşağıda ayrıntılı olarak ele alınacağından burada genel kurala işaret etmekle yetinilmiştir.
Yargıtay 5. CD., 15.09.2008 T., 2008/11068 E. ve 2008/7752 K. No’lu Kararı, (Çevrimiçi) https://www.sinerjimevzuat.com.tr : “…Sanığın, kızı olan mağdure ile 1999 yılında ilk kez cinsel ilişkide bulunup kızlığını bozmasından sonra bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda eylemlerini zincirleme surette Aralık 2006 yılına kadar sürdürdüğü ve teselsülün son bulduğu suç tarihi itibariyle sanık hakkında 5237 Sayılı Kanun hükümlerine göre uygulama yapılması gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması…” ;
Yargıtay 5. CGK., 20.02.1995 T., 1995/5-6 E. ve 1995/26 K. No’lu Kararı: “…Bu nedenle müteselsil suçlarda suç tarihi teselsülün sona erdiği tarihtir. Diğer bir anlatımla müteselsil suçlarda suç, teselsülün sona erdiği tarihte tamamlanmakta olup, bu tarihte yürürlükte bulunan Yasa hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Yargıtay İBK, 23.02.1938 T. ,1937/23 E. ve 1938/9 K. No’lu Kararı, (Çevrimiçi) https:// www.sinerjimevzuat.com.tr : “…Fiilin islendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise hükümleri maznunun daha lehinde olan kanunun tatbiki lazım geleceğini gösteren Ceza Kanun’un 2. maddesini ihtiva eylediği kat’i esaslar nazara alınarak mütalaa etmek iktiza eyleyeceğine ve metni maddede yazılı fiilin islendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri cümlesindeki kanun kelimeleri bütün sümul ve vüs’atı manasıyla hüküm ifade edip yeni ve eski kanun hükümlerinin birbiriyle karıştırılmaması lazım geldiğine ve tatbikat sahasında her iki kanunun mukayesesi yeni kanundan evvel islenen suçlar hakkında evvela mer’iyetinden kaldırılmış olan kanuna nazaran tatbiki icap edecek ceza tayin ve ondan sonra o fiilin yeni kanunda gösterilen cezası da hesap olunmak suretiyle hasıl olacak neticeye göre hangisi lehte ise onun tatbiki sekliyle mümkün olduğuna”
Yargıtay CGK, 17.07.2007 T. ,2007/1-168 E. ve 2007/173 K. , (Çevrimiçi) https://www. sinerjimevzuat.com.tr : “…Lehe yasanın saptanması için, maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan yasalar ile sonradan yürürlüğe giren yasaların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanmasını ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlarla, hükmün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır…” ;
Yargıtay CGK, 17.07.2007 T. ,2007/1-157 E. ve 2007/168 K. : “…Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlarla, hükmün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu değerlendirmede hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı yasa kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir yasa değil bir müesseseyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı yasalar birlikte değerlendirilecektir…”
Yargıtay CGK, 08.04.2008 T., 2008/7-8 E. ve 2008/77 K., (Çevrimiçi), https://www.sinerjimevzuat.com.tr: “…Bu itibarla, kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren ve öngördüğü ceza itibariyle daha kısa zamanaşımı süresine tabi olup suç tarihinde yürürlükte imişçesine değerlendirme konusu edilmek gereken 4926 sayılı Yasa gereğince dava zamanaşımı süresinin önceki yargılama sırasında ve hükmün kesinleşmesinden önce dolduğu anlaşıldığından”
Yargıtay 10 CD., 27.06.2011 T., 2010/49884 E. ve 2011/5267 K., (Çevrimiçi), https:// www.sinerjimevzuat.com.tr: “…5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Sekli Hakkında Kanunun 9/4. maddesinde öngörülen, Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz hükmü gözetilmeden, uyarlama konusunda bir karar verilmesi gerekirken, sanık hakkındaki kesinleşmiş hükümle ilgili kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine hükmolunması yasaya aykırı olup…”
Yargıtay 5 CD., 09.03.1998 T., 1998/82 E. ve 1998/854 K., (Çevrimiçi) https://www. sinerjimevzuat.com.tr : “…İptal kararının yürürlüğe girdiği 27.12.1997 tarihine kadar TCK’nın 441. maddesinin yürürlükte kalacağı ve bu tarihe kadar işlenen koca zinası suçlarına tatbik edileceği hususunda duraksama yoktur. Ancak; süre bitiminden önce işlenmiş ve henüz kesin hükme bağlanmamış koca zinasına ilişkin kamu davalarında nasıl bir uygulama yapılacaktır. İptal edilen kanun ilga edilen kanun gibidir. Bu nedenle; iptal kararının yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, koca zinası suçları yaptırımsız kalmıştır. Bu halde TCK’nın 2. maddesindeki genel kuralın sanıklar yararına uygulanması gerekmektedir. Bu durumun Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceğini düzenleyen Anayasa’nın 153. maddesinin 5. fıkrasına aykırı olduğu ileri sürülebilirse de Anayasa Mahkemesi’nce bir kanunun tümünün Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu belirlendiği halde, eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Bir başka ifadeyle Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye yönelik olarak ertelemiş bulunması, yasama organına aynı konuda iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme yapması için olanak tanımak ve hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olup, yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasaya aykırı bularak iptal edilmiş kuralları uygulanması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlenmesi sonucunu doğurmaz. Diğer taraftan Anayasanın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek ve hukuksal işlemlerin geçerliliğini sağlamak amacıyla kabul edilmiştir. Suç ise, hukuksal bir işlem değildir. Bu nedenle korunacak bir hak doğurmaz”
YARGITAY CEZA GENEL KURULU 2014/808 E. 2018/84 K.
Sanık hakkında 08.09.2003 tarihinde işlediği suç nedeniyle yerel mahkemece 05.03.2007 tarihinde 5395 sayılı Kanunun 23 ve CMK'nun 231. maddeleri uyarınca HAGB kararı verildiği, sanığın denetim süresi içinde, 02.04.2008 tarihinde, işlediği kasıtlı bir suç nedeniyle 1.320 Lira adli para cezası ile cezalandırılması üzerine yapılan ihbar sonucunda 28.09.2009 tarihinde yerel mahkemece hükmün açıklandığı olayda; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının ceza usul hukukunun yanı sıra maddi ceza hukukunu da ilgilendiren karma bir özelliğe sahip olmasından dolayı sanık hakkında lehe kanunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve fakat hüküm tarihinden önce değiştirilen 5395 sayılı Kanunun 23. maddesinin 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinin denetim süresi içinde işlenen suç nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için hapis cezasına mahkûmiyetin zorunlu kılınması, hükmolunan cezanın TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilme ya da TCK'nun 51. maddesine göre ertelenme imkânının bulunması nedenleriyle sanık lehine olduğunun anlaşılması ve somut olayda sanık hakkında denetim süresi içinde işlediği suç nedeniyle adli para cezasına hükmolunması karşısında; yerel mahkemece sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen adli para cezası esas alınarak hükmün açıklanmasında isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Çocuk Ağır Ceza
Günü : 28.09.2009
Sayısı : 62-98
Nitelikli yağma suçundan sanık ...'ın TCK'nun 149/1-c, 168/3, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23 ile CMK'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve üç yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin İzmir 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.03.2007 gün ve 62-98 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan İzmir 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince 28.09.2009 gün ve 62-98 sayı ile 5395 sayılı Kanunun 23 ve CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın TCK'nun 149/1-c, 168/3, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 10.10.2013 gün ve 8423-19653 sayı ile onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.11.2014 gün ve 21758 sayı ile;
"...Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5395 sayılı ÇKK'nun 23/5 ve 6. maddesine göre, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içersinde yeniden suç işlemesi halinde hükmün açıklanabilmesi için yeni suçun hapis cezası olması gerektiği, sonradan işlenen Ödemiş Sulh Ceza Mahkemesinin 2512.2008 gün ve 409-821 sayılı ilamında suça sürüklenen çocuk hakkında adli para cezası tayin edilmiş olduğunun anlaşılması karşısında, hükmün açıklanamayacağı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince, 14.11.2014 gün ve 14169-19625 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ...'ın nitelikli yağma suçundan mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında nitelikli yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23 ve CMK'nun 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve üç yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanık hakkında, denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyetinin adli para cezası olması halinde hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... hakkında inceleme dışı sanık ... ile birlikte mağdur ....'ı tehdit ederek 9 Lirasını zorla aldıkları iddiasıyla 765 sayılı TCK'nun 495/1, 522, 33 ve 2253 sayılı Kanunun 12/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda 05.03.2007 gün ve 62-98 sayı ile sanığın lehe olan 5237 sayılı TCK'nun 149/1-c, 168/3, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23 ile CMK'nun 231. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasten yaralama suçundan Ödemiş Sulh Ceza Mahkemesince 25.12.2008 gün ve 409-821 sayı ile 5237 sayılı TCK'nun 86/2, 31/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1.320 Lira adli para cezası ile mahkûmiyetine kesin olarak karar verilmesi üzerine dosyayı ele alan yerel mahkemece 28.09.2009 gün ve 62-98 sayılı ek karar ile 5395 sayılı Kanunun 23 ve CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı TCK'nun 149/1-c, 168/3, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23 ile 5271 sayılı CMK’nun 231. maddelerinin uygulanma şartları ve hükmün açıklanması üzerinde durulmalıdır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi;
“(1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda belirlenen ceza, en çok üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(2) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için gerekli koşullar şunlardır:
a) Çocuğun daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması.
b) Çocuğun yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmiş olması.
c) Çocuk hakkında, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları itibarıyla bir cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi.
d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi. Suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde, mahkemece takdir edilecek bir miktarda paranın bir defada Maliye veznesine yatırılması. Ancak bu koşul, çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması hâlinde aranmayabilir.
(3) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde, çocuk, beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulur. Bu süre içinde çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesine, belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(4) İkinci fıkranın (d) bendinde belirtilen koşulun yerine getirilememesi hâlinde; denetimli serbestlik süresince sanığa aşağıdaki yükümlülüklerden biri yüklenerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir:
a) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aylık taksitler hâlinde ödenerek tamamen giderilmesi.
b) Suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde, mahkemece takdir edilecek miktarda paranın aylık taksitler hâlinde Maliye veznesine yatırılması.
(5) Denetimli serbestlik süresi içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmadığı ve yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, davanın düşmesine karar verilir.
(6) Çocuğun denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme, yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir.
(7) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir” şeklinde düzenlenmişti.
12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 40. maddesi ile;
“(1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır” hâlini almıştır.
07.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 19.12.2006 tarihine kadar yürürlükte bulunan 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca; mahkemece belirlenen cezanın en çok üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adli para cezası olması hâlinde, çocuğun daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat gelmiş olması, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları itibarıyla bir cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi ve çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olması koşuluyla mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi koşullarının varlığı hâlinde veya zararın tamamen giderilmesi koşulunun yerine getirilememesi durumunda 5395 sayılı Kanunun 23. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan yükümlülükler yüklenerek çocuk hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. (Feridun Yenisey- Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 819)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralarla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin 8. fıkrasına suç ve hüküm tarihinden sonra 28.06.2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmü, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Karma bir niteliği bulunan bu kurumun, maddi ceza hukukuna ilişkin yönü nazara alındığında, 5237 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde tanımlanan lehe yasanın geçmişe yürümesi ilkesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma ve açıklanma şartları bakımından sanığın lehine olan kanuna göre uygulama yapılması gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin on birinci fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.
CMK'nun 231. maddesi uyarınca denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Denetim süresi içinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Mahkeme, ancak, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. Bu suçun şikâyete bağlı veya re'sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine, bu suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması, TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya kesin nitelik arz etmesi hükmün açıklanması bakımından sonucu değiştirmeyecektir. Görüldüğü üzere kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Öte yandan, bilinçli taksir hâli de dâhil olmak üzere, ikinci suçun taksirle işlenmesi durumunda hüküm açıklanmayacaktır.
Ancak, 5395 sayılı Kanununun 5560 sayılı Kanunla ile değiştirilmeden önceki 23. maddesinin altıncı fıkrasına göre çocuklar bakımından açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için çocuğun denetim süresi içinde işlediği suçun kasıtlı bir suç olması yeterli olmayıp, aynı zamanda verilen mahkûmiyet hükmünün hapis cezası olması gerektiği belirtilerek ikinci suçtan verilecek mahkûmiyetin niteliği konusunda kısıtlayıcı bir hükme yer verilmiştir.
5395 sayılı Kanununun 23. maddesinin ilk hâlinde, hangi yaş grubunda bulunduğuna ve eyleminin şikâyete tabi olup olmadığına bakılmaksızın çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, üç yıla kadar (üç yıl dâhil) hapis veya adlî para cezası olduğu takdirde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Hükmolunan bu cezanın da TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesi ya da TCK'nun 51. maddesine göre ertelenmesi imkânı bulunmaktadır. Ancak, 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu, denetim süresindeki farklılık hariç, çocuklar hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması CMK'nun 231. maddesindeki şartlara tâbi tutulmuştur. 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşulları, çocuk veya yetişkinler arasında herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, maddede düzenlenen istisnalar dışında, iki yıl veya daha az hapis ya da adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde değiştirilmiştir. CMK'nun 231. maddesinin yedinci fıkrası ile de cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin TCK'nun 50 ve 51. maddelerinin uygulanamayacağı hüküm altına alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine ilişkin koşullarda kısıtlamaya gidilmiştir. Bu nedenle çocuklar bakımından 5395 sayılı Kanunun 5560 sayılı Kanunun 40. maddesi ile değiştirilmeden önceki hâlinin daha lehe olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirdirildiğinde;
Sanık hakkında 08.09.2003 tarihinde işlediği suç nedeniyle yerel mahkemece 05.03.2007 tarihinde 5395 sayılı Kanunun 23 ve CMK'nun 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde, 02.04.2008 tarihinde, işlediği kasıtlı bir suç nedeniyle 1.320 Lira adli para cezası ile cezalandırılması üzerine yapılan ihbar sonucunda 28.09.2009 tarihinde yerel mahkemece hükmün açıklandığı olayda; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının ceza usul hukukunun yanı sıra maddi ceza hukukunu da ilgilendiren karma bir özelliğe sahip olmasından dolayı sanık hakkında lehe kanunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve fakat hüküm tarihinden önce değiştirilen 5395 sayılı Kanunun 23. maddesinin 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâlinin denetim süresi içinde işlenen suç nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için hapis cezasına mahkûmiyetin zorunlu kılınması, hükmolunan cezanın TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilme ya da TCK'nun 51. maddesine göre ertelenme imkânının bulunması nedenleriyle sanık lehine olduğunun anlaşılması ve somut olayda sanık hakkında denetim süresi içinde işlediği suç nedeniyle adli para cezasına hükmolunması karşısında; yerel mahkemece sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen adli para cezası esas alınarak hükmün açıklanmasında isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 10.10.2013 gün ve 8423-19653 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
İzmir 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 28.09.2009 gün ve 62-98 sayılı hükmünün, sanık hakkında denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suçtan adli para cezası ile cezalandırılması nedeniyle hükmün açıklanabilmesi koşulları oluşmadığı hâlde mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Diğer sanık ... hakkında ayrı bir kararla açıklanan hüküm temyiz edildiğinden gerekli incelemenin yapılması için dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. (www.corpus.com.tr)