ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Görüntü veya Seslerin Kayda Alınması Suçunun oluşması için, görüntüdeki kişinin tanınabilir ya da sesin anlaşılabilir olması gerekmemektedir

Yargıtay’a göre suçun oluşması için, görüntüdeki kişinin tanınabilir ya da sesin anlaşılabilir olması gerekmemektedir. Acıdan kaynaklanan çığlıklar veya sevişen çiftin nefes alış verişi gibi özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa da gizlice kaydedilmesi bu suçun oluşumu için yeterlidir ve özel hayata ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesiyle suç tamamlanır. Gerçekten de, özel hayatın gizliliğinin görüntü ya da seslerin kaydedilmesi suretiyle ihlal edilmesi durumunda suçun oluşabilmesi için mağdurun tanınabilir ya da özel hayat olayının anlaşılabilir olması aranmamakta; yalnızca gizliliğinin ses ya da görüntü kaydı şeklinde ihlalinden bahsedilmektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 02.12.2013, 2013/2390 E., 2013/27462 K

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dosya kapsamına göre, sanık hakkında takdiri indirim maddesinin uygulanmaması, hükmedilen hapis cezasının ertelenmemesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına yönelik mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki 2 numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,

1- Dosya kapsamına göre; katılan ...'ın, cinsel yakınlık boyutuna varacak şekilde arkadaşlık ilişkisi içerisine girdiği sanıkla arkadaşlıklarının sona ermesinden bir müddet sonra, tarihi tespit edilemeyen bir gün, otel odasında, sanığın cep telefonuyla, rızasına aykırı olarak çekimi yapılan çıplak görüntülerini, 2009 yılı Aralık ayında, arkadaşı ...'nün bilgisayarında gördüğünü belirterek 08.03.2010 tarihinde sanıktan şikayetçi olması üzerine başlatılan adli soruşturma sonucunda, katılanın fiziksel mahremiyetini içeren görüntülerini kaydeden sanığın, bu görüntüleri, onun bilgisi dışında, üçüncü kişilerin elektronik posta adreslerine göndermek suretiyle TCK'nın 134/2. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,

Katılanın arkadaşı tanık ...'nün, şikayete konu görüntülerin, sanığın da tanıdığı ... isimli arkadaşı tarafından elektronik posta adresine gönderildiğini beyan etmesi, tanık ...'ın, soruşturma aşamasında, bir kafede oturduğu sırada, aynı yerde bulunan sanık ve arkadaş grubunun kendi aralarındaki konuşmalarından, yakın arkadaşı ...'ın görüntülerinin bulunduğu CD'nin başkalarına dağıtıldığını işittiğini; kovuşturma aşamasında, iddiaya konu görüntüleri katılanın bilgisayarında gördüğünü, daha önce de, sanığın, “yakında ...'ın bombasını patlatacağım” şeklinde sözler sarf ettiğini arkadaş ortamındaki konuşmasından duyduğunu ifade etmesi, sanığın ise tanık ...'nün beyanında geçen “...” isimli kişiyi tanımadığına, tanık ...'ın ve hakkında ileri sürülen iddiaların doğru olmadığına dair savunması karşısında,

Maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi amacıyla; tanık ...'nün beyanında geçen “...” isimli kişinin tanık olarak beyanının alınması, tanık ...'nün olay tarihinde kullandığı bilgisayar üzerinde bilişim uzmanı üç kişilik bilirkişi marifetiyle inceleme yapılıp, şikayete konu elektronik iletiyi gönderen bilgisayarın internet servis sağlayıcısı ve internet servis sağlayıcısı tarafından verilen IP adresinin tespit edilmesi, tespit edilen

IP adresinin belirtilen tarih ve saatte hangi abone tarafından kullanıldığının ve o abonenin kimlik ve açık adres bilgilerinin belirlenmesi, IP adresini kullanan abonenin sanıkla bağlantısı araştırılıp, gerektiğinde sanığın iş yerinde ve evinde kullandığı bilgisayarlar üzerinde de inceleme yapılarak, sanığın kullanımında olan bilgisayar aracılığıyla katılana ait görüntüleri içeren elektronik ileti gönderilip gönderilmediği, gönderildi ise hangi tarihte gönderildiği hususlarını teknik verilerle destekleyecek biçimde rapor düzenlettirilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ve dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle, sanığın TCK'nın 134/2. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabul ve uygulamaya göre de:

TCK''nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. maddesi gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,

2- Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, TCK'nın 134. maddesinde düzenlenmiştir. Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.

TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde yer alan, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun basit halinin oluşabilmesi için, sanık tarafından, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip bir alet kullanılması gerekmeyip, bir özel hayat olayının çıplak gözle seyredilmesi ya da özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice dinlenilmesi yeterlidir.

Bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi, TCK'nın 134/1. maddesinin 2. cümlesinde; bu kayıtların, taksirle ya da tamamen hukuka uygun elde edilmiş olsa dahi, bilerek, isteyerek ve ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması, TCK'nın 134/2. maddesinde, birbirinden bağımsız iki ayrı suç olarak düzenlenmiştir. İlk fıkradaki suçun oluşması için, görüntüdeki kişinin tanınabilir ya da sesin anlaşılabilir olması gerekmez; acıdan kaynaklanan çığlıklar veya sevişen çiftin nefes alış verişi gibi özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice kaydedilmesi ilk fıkradaki suçun oluşumu için yeterlidir ve özel hayata ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesiyle suç tamamlanır. İlk fıkradan farklı olarak, ikinci fıkrada, ifşanın kabulü için, ses veya görüntüyle özel hayatı ihlale uğrayan kişinin anlaşılması, en azından anlaşılabilir olması ya da açıklanması gerekir; ayrıca, özel hayat görüntüsü veya sesinin, yetkisi bulunmayan kişi veya kişiler tarafından içeriğinin öğrenilmesiyle suç tamamlanır. İlk fıkra açısından, görüntü veya sesin kaydedilmesi; ikinci fıkra açısından, bu kayıtların ifşa edilmesi yeterli olup, başkaca bir neticenin doğması ve mağdurun zarara uğramış olması gerekmediği gibi, sanığın kaydedilen görüntüleri izlememiş ya da sesleri dinlememiş olmasının suçun oluşumuna bir etkisi yoktur.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardan olup, sanığın, “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme” neticesini bilmesi ve istemesiyle TCK'nın 134/1. maddesinin ilk fıkrasındaki; bir özel hayat görüntüsü ya da sesini ifşa etmesi halinde anılan maddenin ikinci fıkrasındaki suçun manevi unsuru oluşur; ancak, her iki halde de kastın varlığından söz edebilmek için sanığın hukuka aykırı hareket ettiğini bilmesi ve bu biçimde hareket etmeye devam etmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında, katılan tarafından ibraz edilen CD'nin çözümüne ilişkin 08.04.2010 tarihli bilirkişi raporu ve Dairemizce de izlenen görüntü içeriğine göre, bir yatak ve aynalı şifonyer bulunan odada çekilmiş olan görüntülerin 1 dakika 41 saniye sürdüğü, çekimi yapan kişinin yüzünün görünmediği; ancak, konuşmalar sırasında katılanın karşısındaki kişiye “Taha” şeklinde hitap etmesi, tanık ...'nün kayıtta duyduğu erkek sesinin sanığa ait olduğunu beyan etmesi, sanığın da, duruşmada alınan savunmasında, katılanın görüntülerini kaydettiğini ifade etmesi karşısında, çekimin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, zemin kısmın çekimiyle başlayan video kaydının başlangıcında, katılanın bir başka erkekle telefonda konuştuğu ve her ikisinin konuşmalarının rahatlıkla duyulduğu, telefon görüşmesinin sona ermesinin ardından, sanığın elindeki cihazın çekim yönünü katılana doğru odakladığı ve “çekiyorum” dediği, çıplak vaziyette olan katılanın, “Taha sileceksin ama” demesinden hemen sonra sanığın tekrar “çekiyorum” sözüne katılanın, “gebertirim seni” şeklinde karşılık verip, elindeki cep telefonunu beyaz renkli bir bayan çantası içerisine koyduğu ve yerinden kalkıp yürüdüğü esnada yeniden “çekiyorum” diyen sanığa sinkaflı sözler sarf ettiği, devamında sanığın, “...harbi çekerim bak...niye kapattın telefonunu resmini çekerim, vallahi çekerim...yemin ederim çekerim bak...” biçiminde sözler sarf ettiği ve sanık tarafından bilinmeyen katılana ait bir başka telefon numarasının açıklanıp açıklanmaması konusunda tarafların zaman zaman tartışma düzeyine varacak şekilde karşılıklı konuşmalarının olduğu anlaşılmakla,

Soruşturma aşamasında, arkadaşlık ilişkilerini bitirmesinden dolayı kendisine tepki duyan ve kendisinden maddi talepleri olan katılanın görüntülerini kaydetmediğini; ancak, birlikte oldukları sırada, katılanın kamera veya cep telefonu ile çekim yapmış olabileceğini; kovuşturma aşamasında, katılanın çıplak görüntülerini ona ait telefonu kullanarak çektiğini beyan eden sanığın, görüntülerin kaydedilmesi konusundaki aşamalarda birbiriyle çelişkili, maddi delille uyuşmayan, soyut ve inandırıcılıktan uzak savunmalarına itibar edilemeyeceği gözetilerek, katılanda çekim yapmadığı izlenimi uyandırıp, onun rızası olmaksızın, müstehcen görüntülerini kaydeden sanığa, iddianamede eylemin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK'nın 226/2. maddesi uyarınca TCK'nın 134/1-2. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanındıktan sonra, sanık hakkında TCK'nın 134/1-2. maddesi gereğince mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, “...dosya içerisindeki cd çözüm tutanağına göre sanığın elinde telefon makinası olduğu halde müştekinin resimlerini çektiği, müştekinin bir ara bu durumu fark edip, 'çekiyormusun, çekme' gibi sözler söylediği, sanığın buna rağmen mağdurenin çıplak resimlerini çektiği, aralarının bozulması ve birbirlerinden ayrılmaları üzerine sanığın çekilen çıplak resimleri mağdurenin (adı) ... olduğu halde yine duyduğu kızgınlıkla başka bir kelime adı altında kaydederek, e-mail olarak değişik kişilere gönderdiği, bir kızın kendi çıplak resimlerini bu şekilde çekerek değişik kişilere göndermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı..” biçimindeki gerekçelere dayalı olarak, eylemler salt TCK'nın 134/2. maddesi kapsamında değerlendirilerek, sanığın TCK'nın 134/2. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 02.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.