ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

sanık ve kaçak eşya konusunda mahkemece verilmiş usulüne uygun bir arama kararı veya izni olmadığı hallerde, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen yasak delil niteliğindeki eşya nedeni ile mahkumiyet kararı verilemeyeceği

Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.10.2020 tarih ve 2017/15623 E. 2020/14435 K. sayılı kararı

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Sanık ve kaçak eşya konusunda mahkemece verilmiş usulüne uygun bir arama kararı olmadığında veya gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısı tarafından verilmiş bir yazılı arama izni ya da Cumhuriyet Savcısına ulaşılamaması nedeniyle kolluk amirince verilmiş yazılı arama emri bulunmaması hallerinde, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen yasak delil niteliğindeki eşya nedeni ile mahkumiyet kararı verilemeyeceğinden;

15/07/2014 tarihli yakalama ve el koyma tutanağına göre, dava konusu olayda icra edilen aramanın İskenderun 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/07/2014 tarihli ve 2014/792 Değişik iş sayılı kararı uyarınca gerçekleştirildiğinin belirtilmesi karşısında, anılan arama kararının aslı veya onaylı sureti dosya arasına alınmadan eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre de;

1. Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 5607 sayılı Yasanın 3/22. maddesine eklenen "Eşyanın değerinin hafif olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması halinde ise üçte birine kadar indirilir." şeklindeki düzenlemenin sanık lehine hükümler içermesi, yine aynı Yasanın 62.maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Yasanın 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK'nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasanın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası gözetilerek ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,

2. Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 89. maddesiyle değişik 5607 sayılı Yasanın 3/11-son cümle delaletiyle anılan Yasanın 3/5. madde ve fıkrası uyarınca temel cezanın belirlenmesinden sonra 3/10. madde ve fıkrası gereğince uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,

3. Sanık hakkında iddianame ile 5607 sayılı Yasanın 3/10. maddesinden dava açılmasına karşın 5271 sayılı CMK'nun 226. maddesi uyarınca 6545 sayılı Yasa ile değişik 5607 sayılı Yasanın 3/11. ve 5327 sayılı TCK'nun 43/1. maddesinden ek savunma hakkı verilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

4. 24.11.2015 tarihli 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.