“bana sigara bulun, yoksa koğuşu ateşe veririm”, “senin evini yakarım” şeklinde ki sözleri TCK 106/1-2 cümle kapsamında malvarlığına karşı tehdit suçu oluşturur.
Yargıtay 15. CD., 08/04/2015 tarih, 2014/9005 E. 2015/23244 K
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu B-4 koğuşunda tutuklu olarak bulunan suça sürüklenen çocuğun infaz koruma memurlarından sigara istediği, talebinin reddedilmesi üzerine öfkelenerek koğuşta bulunan tutuklu ve hükümlüleri koğuş bahçesine çıkardıktan sonra takılı vaziyette olmayan on bir adet pencere camı ile çay bardaklarını kırıp, infaz koruma memurlarına hitaben “bana sigara bulun, yoksa koğuşu ateşe veririm” demek suretiyle kamu malına zarar verme ve tehdit suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Kamu malına zarar verme suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Suça sürüklenen çocuğun ikrarı, tanık ve katılan beyanları, olay ve hasar tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre, mahkumiyet kararına ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK'nın 52/4 maddesine göre; kararda, para cezasının yirmi eşit taksitle ödenmesine karar verildiği halde, taksit aralığının açık bir şekilde gösterilmemiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün ilgili kısmına ''para cezasının birer ay arayla yirmi eşit taksitle ödenmesine'' ifadesi yazılmak suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a) Suça sürüklenen çocuk tarafından söylendiği iddia olunan “bana sigara bulun, yoksa koğuşu ateşe veririm” şeklindeki sözlerin malvarlığına yönelik tehdit içerikli söz olması karşısında, suça sürüklenen çocuğun TCK'nın 106/1-son cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçundan cezalandırılması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) 5271 sayılı CMK gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafiye Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden ayrık olarak "Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafii ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife" gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenecek meblâğ yargılama giderlerinden olmayıp, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesi uyarınca, suça sürüklenen çocukların adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından para ödemeksizin yararlanabilmeleri hakları bulunduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde suça sürüklenen çocuğa 5271 sayılı CMK'nın 150/2. maddesi gereğince atanan müdafiye bu kapsamda ödenen ücretin yargılama gideri olarak suça sürüklenen çocuğa yükletilmesi,
c) Kabule göre de, 5237 sayılı TCK'nın 52/4 maddesine göre, kararda, para cezasının on eşit taksitle ödenmesine karar verildiği halde, taksit aralığının açık bir şekilde gösterilmemiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4. CD., 09/03/2016 tarih, 2016/38063 E. 2016/4429 K
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
1) Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu;
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
a)TCK'nın 53/l-(c) maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
b)Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptaline karar verilmiş, ayrıca aynı bentte yer alan “seçme ve seçilme” ehliyetleri ile ilgili olarak da, hükümlünün, hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak bu hak ve ehliyetlerden yoksun bırakılması uygulamasını engelleyici nitelikte iptal kararları verilmiş olması ve doğan boşluk nedeniyle bu hususta yeni bir yasal düzenleme yapılması ihtiyacının ortaya çıkması karşısında, yerel mahkeme hükmünde bu hak ve ehliyetlerden yoksun bırakmaya ilişkin uygulamanın dayanaksız kalması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık ... müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye kısmen uygun olarak, TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımdan (b) ibaresi çıkartılmak ve “sanık hakkında TCK'nın 53/1-(c) maddesinde yer alan hak yoksunluğunun kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına” ibaresi eklenmek, biçiminde DÜZELTİLMESİ ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA,
2)Tehdit suçuna ilişkin hükme yönelik temyiz incelemesine gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a)Sanığın, katılana söylediği “ senin evini yakarım” şeklindeki sözlerinin, katılanın malvarlığına yönelik olması nedeniyle TCK'nın 106/1. maddesinin 2. cümlesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
b)Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA,yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi