ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun konusunu en genel ifadeyle, konuşma, haberleşme ve kişisel veri niteliğindeki hususlar dışında kalan özel hayat alanına giren faaliyetler oluşturmaktadır.

Konutu fiziken zarara uğratmak ise mala zarar verme suçunu oluşturur. Konuta girme, çıkmama ya da zarar verme teşkil etmeyen ancak fizik yapısına yönelik gerçekleştirilen tüm ihlaller bakımından özel hayatın gizliliğini ihlal suçu gündeme gelebilir. Örneğin, kişi hakkında bilgi sahibi olmak için konutunun fotoğraflanması özel hayatın gizliliği suçunu oluşturur.

‘‘…Dava; özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkindir. Dosya kapsamına göre; evli olan mağdur ile bekar, mağdurdan 9 yaş küçük ve erkeksi tavırları olan sanığın akraba olup, mağdurun hastaneye yatırıldığı dönemde telefonla mağduru arayan sanığın, mağdurla aralarında mevcut olan ve lezbiyenlik olarak tanımlanan ilişkinin varlığı ile süreci hakkındaki konuşmalarını gizlice kaydederek, bilgisayarına yüklediği bu ses kaydını, mağdurla duygusal boyutta arkadaşlık ilişkilerinin olduğuna inanmayan ve mağdurun kızının nişanlısı olan tanığa dinletip, ses kaydının tanık tarafından taşınabilir belleğe aktarılarak kopyasının alınmasına izin verdiği olayda; Sanığın, tarafı olduğu içeriği özel haberleşme içeriklerini kaydetmesi ve ses kaydını belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda ifşa etmemesinden dolayı TCK'nın 132 maddesinin 1 ve 3. fıkralarında tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmemesi sebebiyle iddianamede tarifi yapılan ve sübut bulan eylemlerine uyan görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK'nın 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümleleri, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK'nın 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerekir…’’ (Yargıtay 12.Ceza Dairesi, 24.5.2017, E. 2015/16942, K. 2017/4264)

‘‘…5237 sayılı TCK’nın 135. maddesinde düzenlenen “Kişisel verilerin kaydedilmesi” suçunun oluşabilmesi için belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, hukuka aykırı olarak kaydedilmesi gerekmekte olup; suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı, herkes tarafından bilinmeyen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olmayan, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerektiği; bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 134/1. maddesinin 2. cümlesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü, fotoğraf ya da sesin, 5237 sayılı TCK’nın 135. maddesi kapsamında kişisel veri olarak kabul edilemeyeceği …’’ (Yargıtay 12.Ceza Dairesi, 11.9.2012, 2012/17703 E., 2012/18222 K.)