Teknik araçlarla izleme tedbirinin hukuka uygun olabilmesi için kişinin kamuya açık faaliyetleri ya da işyeri izlenmelidir. Bu niteliğe sahip olmayan konut ve eklentilerinde teknik araçlarla izleme tedbirinin uygulanması ve kişinin özel hayat alanına dâhil olan konuların kayda alınması, ifşa edilmesi suç oluşturur.
Bir işyerinden yapılan kasa hırsızlığı ile ilgili olarak yürütülen soruşturmada, suçun aydınlatılması ve faillerinin belirlenmesi amacıyla o bölgede yapılan telefon görüşmelerinin hangi baz istasyonuna bağlı olduğu ve suçun işlendiği zaman aralığında bu baz istasyonuna bağlı olarak yapılan tüm görüşmelerin, görüşme yapan kişilerin arayan ve aranan olarak kimlik bilgilerinin ve açık adreslerinin tespit edilmesine karar verilmesi ile ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2011/6-140 Esas ve 2011/222 Saylı kararında ‘‘…iletişin tespiti, şüpheli veya sanık hakkında değil, o bölgede bulunan ve o saatler arasında telefon ile görüşme yapan diğer kişiler yönünden de verilmiştir. Olayın şüphelisi henüz belli değildir. Delil elde etme amacıyla da olsa, iletişimin tespiti işlemi yasada açıklık bulunmasına bağlıdır. Olayın aydınlatılması ve faillerinin belirlenmesi için, soruşturma ile hiç ilgileri bulunmayan diğer kişilerin, kimlerle, ne zaman ve ne kadar süre ile görüştüğüne ilişkin bilgilerin soruşturma dosyasına girmesi, o bilgilerin birçok kişi ile paylaşılması, özel hayatın ihlali anlamını taşımaktadır…Haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliğinin ihlali niteliğindeki telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesinin bizatihi kanunla düzenlenmesi yeterli değildir. Tedbir ile anılan haklara getirilen sınırlamanın Anayasanın özüne, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması lazımdır…’’ demiştir.