ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Yargıtay da vermiş olduğu kararlarında soyut yalan tek başına hile teşkil etmez.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 27.04.2004 gün ve 6-85/104; Çeşitli kararlar için bkz. Tümerkan, a.g.e., s.37-39; Yargıtay 6. Ceza Dairesi 23.10.1962 gün ve 4793/4927 sayılı karar: ”Dolandırıcılık fiilinin teşekkülü, ancak dolandırılan kimseye hile ve desise istimali, yani yalan beyanatın ve sözlerin doğruluğunu teyit edecek ve netice olarak dolandırılmak istenen kimsenin inceleme eyilimini akim bırakabilecek surette harici bir takım hareketlerde bulunmakla mümkündür. Mücerret yalan söyleyerek menfaat temini dolandırıcılık değildir.” Önder, a.g.e., s.370; Yargıtay Ceza Genel Kurulu 14.02.2017 gün ve 2014/419E. 2017/66K.; “Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir. Dolandırıcılık suçunda hileli davranışın ancak bu şekilde gerçekleşmiş sayılacağını kabul eden bu görüşe “sahneye koyma” (mise en scéne) teorisi adı verilmektedir. O halde dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturan hileli davranış şu şekilde tanımlamak mümkündür. Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarfedilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir. Böylece dolandırılanın iradesi fesada uğratılmakta, sakatlanmaktadır.”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 24/11/1998 gün ve 280-359 sayılı kararı; “Hile ve desisenin kandırıcılık niteliği, yöneldiği kişi veya kişilerin aldanma yeteneği diğer bir deyişle sübjektif durumları itibariyle olaysal olarak değerlendirmelidir. Objektif bir değerlendirme ile kandırıcılık niteliği belirlenmeye çalışıldığı takdirde herkes için genel ve objektif bir ölçütün bulunmasındaki zorluk yanında daha çabuk kandırabilecek zekâ seviyesine sahip insanlar hukuki korunmadan yoksun kalacaklardır. Bu nedenle hile ve desisenin kandırıcılık niteliğine ulaşıp ulaşmadığı her somut olayda, olayın özelliği, mağdurun durumu, faille olan ilişkisi, kullanılan hile, desise vb. kriterler ayrı ayrı ele alınarak yargıç tarafından değerlendirilmelidir.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu içtihadını devam ettirmiştir. Bkz. 27/11/2018 gün ve 2017/504E. , 2018/572K., 20/10/2015 gün ve 2014/15-807E. , 2015/341K., 26/11/2013 gün 2015/1363E. , 2015/533K.