ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Hırsızlık Suçunun Haksız Yere Elde Bulundurulan Veya Taklit Anahtarla Ya Da Diğer Bir Aletle Kilit Açmak Veya Kilitlenmesini Engellemek Suretiyle İşlenmesi

Hırsızlık Suçunun Haksız Yere Elde Bulundurulan Veya Taklit Anahtarla Ya Da Diğer Bir Aletle Kilit Açmak Veya Kilitlenmesini Engellemek Suretiyle İşlenmesi

‘’142’nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendindeki hırsızlık suçunun oluşması için; maddede sayılan araçlar kullanılarak bir kilidin açılması suretiyle eylemin gerçekleştirilmesi gerekir, diğer bir anlatımla maddede sayılan aletlerin anahtar boşluğuna sokularak, mekanizmanın harekete geçirilmesi suretiyle kilidin açılması halinde anılan fıkranın uygulanması mümkün olacaktır. Kilidin muhafaza altına alma görevini yerine getirmesi yeterli olup, ayrıca muhkem olmasına gerek yoktur. Kilidin kırılarak engel olmaktan çıkarılması, kilitli yere kilit açmak suretiyle değil de, örneğin kapının kırılması gibi başka yollardan girilmesi durumlarında kilit açmaktan söz edilemeyecektir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kilit açmanın, haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletle işlenmesi gerekmektedir.’’ YCGK. 2012/13-1313 Esas ve 2013/521 Karar

''Sanığın, müştekinin iş yerinde, masanın üzerinde duran kasanın anahtarını alıp, haksız yere elde bulundurduğu anahtar ile kasayı açarak içinden cüzdan ve iş yeri anahtarını çalması biçimindeki eyleminin, TCK’nın 142/2-d maddesinde tanımlanan “haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle” hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 142/1-b maddesi gereğince hüküm kurulması’’ 2. CD. 2015/6772 - 2017/13056 E-K. 

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, katılanın kapıları açık olan aracını düz kontak yapmak suretiyle çalmaya teşebbüs eyleminin nitelendirilmesine ilişkin ise de; uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir karar verilebilmesi için araçların veya içerisindeki eşyaların çalınmasına yönelik olarak uygulamada çok sık karşılaşılan bir kısım eylemlerin birlikte ele alınmasında yarar bulunmaktadır.

Bu bağlamda;

1- Kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınmasının,

2- Kapı ve camları kilitli olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın çalınmasının,

3- Kapıları ve camları ister kilitli ister açık olsun, aracın haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletle çalıştırılarak çalınmasının,

4- Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınmasının,

5-Kapıları ve camları açık olan aracın her ne surette olursa olsun düz kontak yapılması suretiyle çalınmasının,

5237 sayılı TCK'nun 141/1, 142/1-b, 142/1-e ve 142/2-d madde ve fıkralarından hangisine uyduğunun belirlenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine geçilmeden önce bir Genel Kurul Üyesince tüm uyuşmazlık konularının tartışılmasının gerekip gerekmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerektiği ileri sürülmüş, ön sorun konusuna ilişkin olarak 01.10.2013 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamamış, 26.11.2013 günü yapılan ikinci müzakerede ise hukuki uyuşmazlığın doğru bir şekilde çözüme bağlanabilmesi için belirtilen tüm uyuşmazlık konularının tartışılarak sonuca bağlanması gerektiği oybirliğiyle kararlaştırılarak uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine geçilmiştir.

İncelenen dosya kapsamından; olay tarihinde sanığın, katılanın kapıları kilitli olmayan aracının içerisine girip, direksiyon kutusunu bıçakla zorlayarak açtıktan sonra, dışarı çıkardığı kabloları birbirine değdirmek suretiyle düz kontak yaparak aracı çalıştırıp, götürmeye çalıştığı sırada olay yerine gelen katılan tarafından yakalandığı anlaşılmaktadır.

Öncelikle hırsızlık suçunun 5237 sayılı TCK'nun da ne şekilde düzenlendiği ile uyuşmazlığa ilişkin fıkralara ait genel bir değerlendirme yapılmasında fayda bulunmaktadır.

Hırsızlık suçunun basit hali 5237 sayılı TCK'nun 141. maddesinin birinci fıkrasında; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre hırsızlık suçu; başkasına ait taşınabilir bir malı, sahibinin (zilyed) rızası olmaksızın faydalanmak kastı ile bulunduğu yerden almaktır. Hırsızlık suçunun basit halinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hallerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekir.

Suçun nitelikli halleri ise 142. maddenin birinci fıkrasında altı, ikinci fıkrasında yedi ve üçüncü fıkrasında bir bent olmak üzere toplam ondört bent halinde sayılmış, ikinci fıkranın son cümlesinde aynı fıkranın (b) bendinde belirtilen suçun, beden veya ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı işlenmesi cezanın ağırlatıcı nedeni olarak belirtilmiş, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 82. maddesi ile 142. maddenin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılarak, elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçu aynı kanunun 163. maddesinde düzenlenen karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülmüştür.

Suçun, kanunun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, (e) bendinde; adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, ikinci fıkrasının (d) bendinde ise; haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi halleri nitelikli hırsızlık suçu olarak yaptırıma bağlanmıştır.

5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hal düzenlenmiş olup, birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde, "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması halinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir" denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Herkesin girebileceği yerden, cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama, engel olmadan kişilerin girme imkanı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır.

Fıkrada belirtilen ikinci nitelikli hal ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan" anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp, eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir.

Maddenin birinci fıkrasının (e) bendindeki hırsızlık suçunun oluşması için; adet, tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılan eşyanın çalınması gerekmekte olup, bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; "fıkranın (e) bendinde, adet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli halin kabulünde etken olmuştur" şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece zilyedinin her türlü denetim, gözetim ve önleminden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır.

Suçun konusunu oluşturan "açıkta bırakılmış eşya" ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşyalar akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli halin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp, hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve adet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir.

Öğretideki görüşlere göre adet; "toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi" olarak tanımlanmış olup, zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği, ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir.

"Tahsis" kelimesi, eşyanın bir iş için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir.

"Kullanım gereği" ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumları kastedilmekte olup, sözkonusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu eda edebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu hallerde bu nitelikli hal uygulanacaktır.

142. maddenin ikinci fıkrasının (d) bendindeki hırsızlık suçunun oluşması için ise; maddede sayılan araçlar kullanılarak bir kilidin açılması suretiyle eylemin gerçekleştirilmesi gerekir, diğer bir anlatımla maddede sayılan aletlerin anahtar boşluğuna sokularak, mekanizmanın harekete geçirilmesi suretiyle kilidin açılması halinde anılan fıkranın uygulanması mümkün olacaktır. Kilidin muhafaza altına alma görevini yerine getirmesi yeterli olup, ayrıca muhkem olmasına gerek yoktur. Kilidin kırılarak engel olmaktan çıkarılması, kilitli yere kilit açmak suretiyle değil de, örneğin kapının kırılması gibi başka yollardan girilmesi durumlarında kilit açmaktan söz edilemeyecektir.

Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kilit açmanın, haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletle işlenmesi gerekmektedir. Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibi ya da zilyedinin rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır.

Hırsızlık suçuyla ilgili olarak yapılan bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olan ve çözümlenmesi gereken hususlar üzerinde sırasıyla durulmalıdır.

1- Kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınması eylemi:

Araç sahibinin aracının kapılarını açık bırakmakla birlikte, ayrıca kontak anahtarını da araç üzerinde bırakarak, eşyanın korunması noktasında üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmediği bir durumda, aracın, üzerinde bırakılan kontak anahtarı ile çalıştırılarak götürülmesi eyleminin, 765 sayılı TCK'nun yürürlükte olduğu dönemde kanunun 491/ilk maddesine uyan hırsızlık suçunun basit halini oluşturduğu yönündeki öğreti ve yargısal kararlarla istikrar kazanmış uygulamanın 5237 sayılı TCK açısından da geçerli olacağı, dolayısıyla kapıları açık olup, kontak anahtarı üzerinde bulunan aracın çalınması eyleminin 5237 sayılı TCK'nun 141/1. maddesine uyan hırsızlık suçunun basit halini oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

2- Kapı ve camları kilitli olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın kendisinin çalınması eylemleri:

Kapı ve camları kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp, aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın kendisinin çalınması eylemlerinin tamamı 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının, "Hırsızlık suçunun; Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi" şeklinde düzenlenmiş olan (b) bendindeki nitelikli halinin, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlığa ilişkin ilk haline uymaktadır.

Zira, belirtilen bu eylemlerin tamamında kapı ve camları kilitlenmek suretiyle en başta aracın kendisi ve ayrıca içerisindeki eşyalar muhafaza altına alınmakta olup, bu şekildeki bir aracın kendisinin veya içerisindeki eşyanın çalınması durumunda kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyanın çalınması hali söz konusu olduğundan, belirtilen eylemlerin tamamının 5237 sayılı TCK'nun 142/1-b maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

3- Kapıları ve camları ister kilitli ister açık olsun, aracın haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletle çalıştırılarak götürülmesi eylemi:

5237 sayılı TCK'nun nitelikli hırsızlık başlıklı 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin, "Suçun; haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi" şeklindeki açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, eylemin haksız yere elde bulundurulan anahtarla veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, anılan kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçu oluşacaktır.

Bu itibarla, kapıları ve camları ister kilitli, ister açık olsun, aracın, haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletin kontak anahtarının girdiği yere sokulup çalıştırılarak çalınması halinde, eylemin 5237 sayılı TCK'nun 142/2-d maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

4- Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınması eylemi:

Plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların kullanımı gereği açıkta bırakılan eşya olarak kabulü gerekmektedir. Zira, belirtilen bu eşyaların kullanımları gereği sürekli olarak aracın üzerinde bulunması zorunlu olup, araç sahibinin bu eşyaları yanında götürmesi söz konusu olamayacağı gibi, bu eşyaları beraberinde götürmesini beklemek hayatın olağan akışına da aykırıdır. Diğer taraftan, aracın kapı ve camlarının kilitlenmesinin bu eşyaların bulundukları yer itibariyle korunmalarına herhangi bir katkısı da olmamaktadır.

Dolayısıyla sayılan bu eşyaların kullanım şekilleri itibariyle açıkta bırakılan eşya olarak kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, plaka, yan ayna, silecek, lastik, jant, anten vb. gibi aracın dış kısmında bulunan eşyaların çalınması eylemleri, 5237 sayılı TCK'nun 142/1-e maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturmaktadır.

Nitekim hırsızlık suçlarına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Daireler arasında, bu dört hususta varılan sonuçlar noktasında uygulama birliği bulunmaktadır.

5- Kapıları ve camları açık olan aracın her ne surette olursa olsun düz kontak yapılması suretiyle çalınması eylemi:

Araçlar, içerisinde bulunan eşyalar da dahil olmak üzere, kapı ve camları kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya olup, kapılarında bulunan kilit sistemleri 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi anlamında kabul edilen kilitlerdendir.

Aynı şekilde araçların çalıştırılmasında kullanılan ve kontak adı verilen bölüm de kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi anlamında bir kilit sistemidir. Zira aracın, haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletin kontak adı verilen bölüme sokulup çalıştırılarak çalınması halinde eylem, 5237 sayılı TCK'nun 142/2-d maddesinde düzenlenen, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle gerçekleştirilmesi şeklindeki nitelikli halini oluşturmakta olup, bu vasıflandırma ile anahtarın girdiği kontak adı verilen bölümün kilit olduğu kabul edilmektedir.

Kontak adı verilen bu kilit sistemi nedeniyle araçların, aynı zamanda kanunun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi anlamında kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya olarak da kabulü zorunludur. Zira araçların, anahtar, taklit anahtar veya diğer bir alet kullanılarak çalıştırılıp çalınması eylemleri ile çekici veya benzeri bir başka araçla taşınarak ya da çekilerek götürülmesi eylemleri dışında, kontak adı verilen bölümün bulunduğu yerin sökülerek veya kırılarak ya da her ne şekilde olursa olsun açılarak, düz kontak olarak tabir edilen kabloların birbirine değdirilmesi suretiyle çalıştırılarak götürülmesi dışında aracın götürülmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla kapıları ve camları açık olan aracın, kontak adı verilen bölümünün bulunduğu bölgeye her ne suretle olursa olsun zarar verilip, dışarı çıkarılan kablolar birbirine değdirilerek düz kontak yapılıp çalıştırılarak götürülmesi eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nun 142/1-b maddesi kapsamında bulunan kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşyanın çalınması şeklindeki nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu kabul, kontak bölümü olmayıp da, bunun yerine düğme veya kartla çalıştırılan araçlarında aynı şekilde düz kontak olarak tabir edilen kabloların birbirine değdirilmesi suretiyle çalıştırılarak götürülmesi hallerinde de geçerli olacaktır.

Bu bilgiler ışığında somut olaydaki uyuşmazlık değerlendirildiğinde;

Katılanın kapıları kilitli olmayan aracının içerisine girip, direksiyon kutusunu bıçakla zorlayıp açtıktan sonra, dışarı çıkardığı kabloları birbirine değdirmek suretiyle düz kontak yaparak aracı çalıştırıp götürmeye çalışan sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerel mahkemece aynı maddenin aynı fıkrasının (e) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğundan bahisle hüküm kurulması kanuna aykırı olup, bu vasıflandırmanın Özel Dairece de uygun bulunması isabetsizdir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, "Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesi ile eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu" isabetsizliği yanında, "Sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı maddenin aynı fıkrasının (e) bendine uyan hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulması" isabetsizliğinden de bozulmasına karar verilmelidir. '’YCGK. 2012/13-1313 E. 2013/521 K

konut veya iş yeri içerisinde bulunan kasanın şifreli kilit sistemi kırılmak suretiyle içerisinde bulunan paraların alınması halinde bu kasanın bulunduğu yere göre TCK’nın 142/2-h maddesi gündeme gelebilecektir. Aynı şekilde, mağdura ait bilgisayar veya cep telefonuna gönderilen virüs aracılığıyla mağdurun şifrelerini kırıp, hesap bilgilerini elde eden fail, daha sonra mağdurun hesabında bulunan paraları kendi hesabına veya bir başkasının hesabına aktarması durumunda bilişim sistemleri araç olarak kullanılmak suretiyle hırsızlık suçu işlenmiş olacaktır.

''Müştekiye ait aracın dış kısmında bulunan aküsünün kilit sistemiyle muhafaza altına alınmasına karşın suç tarihinde kilit sisteminin bozuk olduğu değerlendirildiğinde sanığın eyleminin TCK'nın 142/1-e maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturacağı'' YARG. 2.CD 2015/1094 Esas ve 2017/13080 K.

''Sanığın, katılanın satılık olan aracını denedikten sonra alabileceğini söyleyerek yanından katılan da olduğu halde ve katılanın verdiği anahtarı kullanmak suretiyle deneme sürüşüne çıktığı, yolda bir akaryakıt istasyonuna uğrayarak araca yakıt aldığı, ancak bu sırada katılanın araçtan inmediği, bunun üzerine katılana yemek yemeyi teklif ettiği, bir lokantanın önünde park edeceği sırada kaldırımın yüksekliği nedeniyle kapının açılmayacağı bahanesi ile katılanı araçtan indirdiği ve ardından araçla birlikle olay mahallinden uzaklaştığı şeklinde gerçekleştiğinde bir duraksama ve uyuşmazlık bulunmayan somut olayda, her ne kadar katılan suça konu anahtarı, başlangıçta özgür iradesi ile sanığa teslim etmiş ise de, bu iradenin, sanığın katılanı araçtan indirdiği ana kadar geçerli olacağı, sanığın katılanı araçtan indirdiği andan itibaren, benzer suçları işlemeyi alışkanlık haline getiren ve başlangıçtan itibaren söz konusu aracı çalma düşüncesi içerisinde olduğu anlaşılan sanık ile katılan arasında suça konu aracın ve anahtarın zilyetliğinin devrine ilişkin tarafların aldatılmamış özgür iradeleri ile kurulan ve hukuken geçerli bir sözleşmeden, dolayısıyla hukuksal anlamda bir zilyetliğin devrinden söz edilemeyeceğinden, sanığın bu aşamadan itibaren aracın anahtarını haksız olarak elinde bulundurduğunun kabulü gerekmektedir.” YCGK. 19.06.2012 tarih ve 2012/13-194, 2012/243 sayılı kararı

''Sanıklardan Mehmet Alkış'ın depo sorumlusu olması sebebiyle kendisinde deponun anahtarının bulunduğu ve böylece katılanlara ait depodan kabloları çalabildiği anlaşıldığından eyleminin TCK'nin 155/2. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu'' YARG. 22 CD 2015/15627 E 2016/9155 K.

''Suça sürüklenen çocuğun olay günü müştekiden yeğenine götürmek üzere teslim aldığı 09 AK 831 plakalı araç anahtarını müştekinin yeğenine götürmeyip park halinde bulunan kilitli vaziyetteki suça konu aracı çalıştırıp götürmesi biçimindeki eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 142/2-d maddesinde düzenlenen taklit anahtarla kilidini açıp çalmak suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun'un 142/1-e maddesiyle mahkûmiyet hükmü kurulması '' YARG.2. CD. 2014/31198 E. 2016/10018 K.

55237 sayılı TCY'nın 142/2-d maddesinde düzenlenen ve “Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle” işlenen hırsızlık suçunun oluşması için, maddede sayılan aletlerin anahtar boşluğuna takılarak, mekanizmanın harekete geçirilmesi suretiyle kilidin açılması gerekmektedir. Başka bir anlatımla, kilidin bir cisimle kırılması, kilitli yere kilit açmak suretiyle değil de, örneğin kapının kırılması gibi başka yollardan girilmesi durumlarında kilit açmaktan söz edilemeyecektir. Bu nedenle somut olayda, müştekiye ait iş yerinin deposunun çelik kapısında bulunan kilidi sert bir cisimle kırarak içeriye giren ve 80 adet kazağı çaldığı sırada yakalanan sanığın eylemi 5237 sayılı TCY’nın 142. maddesinin 2. fıkrasının d bendi kapsamında değil, hırsızlık suçunun “bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında” işlenmesi halini düzenleyen 1. fıkrasının b bendi kapsamında kalacağı...''YCGK.2012/6-375 Esas, 2012/1809 Karar

“Sanıkların sinyal bozucu aletlerle aracın kilit sistemini devre dışı bırakıp kilitlenmesini önlemek suretiyle gerçekleştirdikleri hırsızlığın 5237 sayılı TCK'nin 141/1 maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi..” (13. CD. 15.05.2014, 2013/17943-2014/17640)

'Kapıları ve camları ister kilitli, ister açık olsun, aracın, haksız yere elde bulundurulan anahtar, taklit anahtar veya diğer bir aletin kontak anahtarının girdiği yere sokulup çalıştırılarak çalınması halinde, eylemin 5237 sayılı TCK‟nin 142/2-d maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir...” (YCGK‟nin 26.11.2013 gün ve 2012/13- 1313, 2013/521 K.)

''...Müştekinin hazırlık ifadesinde aracın yedek anahtarının torpido gözünde olduğunu belirttiği, suça sürüklenen çocuğun aracın içine girdikten sonra yedek anahtarı bularak aracı çalıştırdığı, 200 metre uzaklıkta kaza yaparak araçtan indiği, kovalamaca sonucu polis tarafından yakalandığı, suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK'nın 142/2-d maddesinde düzenlenen haksız yere elde bulundurulan anahtar ile kilit açmak suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden...'' YARG. 17. CD.2015/26969- 2016/8097 E-K.

''...Sanığın müşteki ve katılana ait park halindeki kapıları kilitli araçları, anahtar uydurmak suretiyle çalmak şeklindeki eylemleri, sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 493/2 ve sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 142/2-d maddesinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçunu oluşturacak... ''YCGK. 2013/13–460 E. 2016/162 K.

''...Sanığın olay günü şikayetçinin iş yerindeki soyunma bölümüne bıraktığı motosikletine ait anahtarı haksız yere elde ederek bu anahtar ile şikayetçiye ait motosikleti çalması biçimindeki eyleminin TCK’nın 142/2-d maddesindeki haksız yere elde bulundurulan anahtar ile kilit açmak suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun'un 142/1-b maddesi uyarınca sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi..'' YARG. 2.CD. 2014/37949 E. 2017/2346 K.

''...Müştekilerin aracın camlarını kapatıp, kapıları kilitlediklerini, anahtarın da yanlarında olduğunu, maçtan çıktıklarında aracın kapısını anahtarla açtıklarını ifade etmelerine rağmen, görgü ve tespit tutanağında araçta herhangi bir zorlama izinin bulunmadığının belirtilmiş olması karşısında; sanığın eyleminin haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenen hırsızlık suçlarında uygulama olanağı bulunan TCK'nın 142/2-d maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmaması..'' YARG. 2. CD 2014/17146 E. 2015/21629 K.

''...Sanıkların, müşteki Ayşe'nin kilitlemeksizin sadece kapısını çekip çıktığı evinden suça konu ziynet eşyalarını almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinde, kapıda zorlama izine rastlanmamış ise de, sanıkların haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtar veya başka bir alet kullanarak kapıyı açtıklarına dair herhangi bir delil bulunmaması karşısında eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanunun 142/2-d maddesi uyarınca hüküm kurulması...'' YARG. 13.CD. 2015/16015 E. 2017/3546 K.