Yargıtay, 12. HD. , 01/01/2013, E. 2013/22432, K. 2013/30852.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Madde burada, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; "Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, iki numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinin 2,3,4 ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.
Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Somut olayda, şikayetçi vekiline gönderilen satış ilanı tebligatı; "Gösterilen adrese gidildi. Adresin kapalı olması sebebiyle kapalı soruldu. Muhatabın bilinmiyor olduğunu imzalı/sözlü beyan etti. TK.21.maddesi ve Teb.Tüz.28.mad.gereğince Çankaya mahallesi muhtarına teslim edildi. 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılıp Apt.görevlisine haber verildi" şeklinde yapılmış olup yukarıda açıklandığı üzere tebligat memuru, kendisine yüklenen tahkik etme görevini yerine getirmediğinden usulsüzdür.
Mahkemece, vekilin ilk satışta hazır olduğu, en geç bu tarih itibariyle satıştan haberdar olduğu gerekçesiyle usulsüz tebligat şikayeti reddedilmişse de, satışın, birinci ihale gününde öğrenilmiş olması, borçlunun, satışa hazırlanabilmesi, kendince gerekli duyuruları yapabilmesi ve daha fazla müşteri bulabilmesi için satıştan makul bir süre önce haberdar olması gereği karşısında sonuca etkili değildir.
İİK'nun 127.maddesine göre satış ilanı tebligatının usulsüz yapılması başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
Ayrıca, asıl takip dosyası ve ihalenin yapıldığı talimat icra dosyasına göre takibin 10.04.1997 tarihinde başladığı, o zamanki imar planında taşınmazın niteliğinin "ticari alan-motel-benzin-servis istasyonu" şeklinde olduğu anlaşılmış, daha sonra 02.11.2001 tarihinde yapılan imar planı tadilatıyla "belediye hizmet alanı" olarak değiştirilmiştir. Bu durumda belediyenin söz konusu taşınmazı 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre kamulaştırma imkanının bulunduğu görülmektedir. Ancak belediyenin bu imkanı kullanarak taşınmazı rayiç bedel üzerinden almak yerine, icra müdürlüğü dosyasından ihaleyle daha düşük bedelle satın alması, İİK'nun 134/2 maddesinde belirtilen ve 818 Sayılı BK'nun 226 maddesindeki (6098 Sayılı TBK'nun 281.maddesi) ihaleye fesat karıştırılmasının tipik bir örneğidir. İhaleye fesat karıştırılması halinde mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile istemin reddi de isabetsizdir.
Öte yandan, takip tarihi itibari ile uygulanması gereken İİK.nun 150/e maddesi gereğince, "Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren nihayet bir sene içinde, taşınmaz rehnin satışını da aynı tarihten itibaren nihayet iki sene içinde isteyebilir. Satış yukarıdaki fıkrada gösterilen müddetler içinde istenmez veya talep geri alınıp da bu müddetler içinde yenilenmezse takip düşer.” Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Takibin düşmesi halinde yapılan işlemler yok hükmünde olacağından bu tarihten sonra yapılan ihalenin de sırf bu nedenle feshi gerekir.
O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda İİK.nun 150/e. maddesi kapsamında inceleme ve değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu hususun gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.