“Miras bırakanın diğer çocukları ile bir ihtilafı, dargınlığı olmadığı, mal satmaya ihtiyacının da bulunmadığı, ancak taşınmazda kadastro suretiyle 2/4 paya sahip olan davalının eşi İsmail’in taşınmaz üzerindeki binayı yaptırdığı, bu harcamaların karşılığı olarak da çekişmeli bölümün İsmail’e verildiği, dolayısıyla maddi vakıalar yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanların mal kaçırma amacını taşımadıkları sonucuna varılmaktadır.” Yargıtay 1. HD. E. 2010/5906, K. 2010/7814
“Aile birliğinin gerekli kıldığı ahlaki görev çerçevesinde murisin davalıların yanında yaşamış olması ve davalılar tarafından bakılmış olması, hizmetin satış bedeli olarak gösterilmesini haklı kılmaz. Bu durumda muvazaa iddiasının kabulü gerekir.” Yargıtay 1. HD. E. 2004/14237, K. 2004/14214
“… Her ne kadar taşınmazın akitteki bedeli ile gerçek değeri arasındaki fark bulunsa da, salt tapuda gösterilen değer ile gerçek değer arasındaki nispetsizliğin muvazaanın varlığına yeter delil sayılamayacağı, kaldı ki, ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Diğer taraftan; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görev sınırının aşıldığı, ana babanın normal bakımının ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın hizmetine karşılık bir şey istemesi ve sunulan aşırı hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği, hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğu kabul edilmelidir. O halde, taraflar arasındaki pay devri isteminde, muris muvazaasının olmazsa olmaz unsurlarından “gizli sözleşme” unsuru bulunmadığından işlemin gerçekten satış olduğunun kabulü gerekir” Yargıtay HGK. E. 2010/1-295, K. 2010/333
“… Murisin ölümünden 15 yıl önce ayağı kırıldığı, ölmeden 3 yıl boyunca felçli yaşadığı, tüm bu süre boyunca altının alınması ve beslenmesi gibi hususlar da dâhil olmak üzere bakımının davalı tarafından yapıldığı, ihtiyaçlarının karşılandığı, sağlık masraflarının da davalı tarafından karşılandığı, özellikle mirasçılar arasında yer alan ve tarafların kardeşleri olan N.G.S.Y.’in de aralarında yer aldığı tanık ifadeleri ve dosya kapsamıyla sabittir… Yukarıda belirtilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı sonucuna varılmaktadır.” Yargıtay 1 HD. E. 2011/6913, K. 2011/7715
”Yine mirasbırakanın amacı mirasçıdan mal kaçırmak olmayıp, kendisine bakan tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan davalıya karşılık olarak verildiğinden dava koşulları oluşmadığından davanın reddi gerekir.” Yargıtay 1. HD. E. 2014/1030, K. 2014/18181;
“Miras bırakan on yıl kendisine bakan davalıya kendisine bakıp ilgilenmesi karşılığı verdiği ancak kaçırma amacı olmadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekir.” Yargıtay 1. HD. E. 2013/1828, K. 2013/16961
“… Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet ya da emek olabileceği kabul edilmelidir…” Yargıtay HGK. E. 2009/1-130, K. 2009/150