ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

muris muvazaası nedenine dayalı dava, kendi miras hakkına dayanan üçüncü kişi konumundaki mirasçılar tarafından açılır.

Bir görüşe göre, aldatılan mirasçılar sadece saklı paylı mirasçılar değil, tüm mirasçılardır. Çünkü miras hakkı, Anayasa m. 35 koruması altında bulunan ve kişiye doğrudan doğruya tanınmış bir haktır. Saklı pay ise, miras hakkının murisin üzerinde tasarrufta bulunamayacağı bir bölümünden başka bir şey değildir. Murisin saklı paylı mirasçısının bulunmaması veya tasarruf oranının içinde kazandırma yapmış olması, tasarrufun murisin miras hakkına zarar verme ortak amacıyla ve bu uğurda bilinçli bir iş birliğiyle yapılmış olduğu gerçeğini değiştirmez. Sungurbey, Danışıklı İşlemler, s. 29-30; Kanaatimizce, bu görüşün eleştirilmesi gereken temel noktası, mirasçıların muris ve iş birliği içerisinde bulunduğu karşı tarafça zarara uğratıldığının sanılmasıdır. Öncelikle, muvazaada kural olarak, üçüncü kişiye zarar verme amacı değil, onlara aldatıcı görünüş yaratmak söz konusudur. Aldatıcı görünüş ortadan kaldırıldığında üçüncü kişilerin hakkı da korunmuş olur. Örneğin, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan temlik geçersiz kılındığında alacaklılar, alacağını daha rahat tahsil edebilir. Eğer üçüncü kişilere zarar verme kastı da var ise, bu durum ayrıca bir haksız fiil teşkil eder ki buna ahlaka aykırı fiil nedeniyle zarar verme kastı içerisinde hareket edilmesi denilir. Fakat bunun için öncelikle üçüncü kişilerin uğradığı bir zarar olmalıdır. Saklı paylı olmayan mirasçıların payı üzerinde serbestçe tasarruf imkânı bulunan murisin hangi fiili bahsi geçen mirasçıların zarara uğramasına neden olduğu açıklamaya muhtaçtır. Katıldığımız görüşe benzer şekilde saklı pay dışındaki mirasçıları üçüncü kişi konumunda kabul etmeyen görüşü canlandıran yazar için bkz. Yaşar Karayalçın, “Mirasçının Muvazaa Nedeniyle İptal Davası Açma Hakkı Var Mıdır?” Yargıtay Dergisi Özel Sayı, C. 15, S. 1-4, s. 326-329.

Yargıtay kararları ışığında baktığımızda, muris muvazaasına dayanarak dava açan kimse, her şeyden önce mirasçı sıfatına sahip olmalıdır. Mirasçı olmanın birinci şartı, TMK m. 580 uyarınca murisin ölümü anında sağ olmaktır. Murisin ölümünden önce veya aynı anda ölenler, mirasçı olamaz. Murisin ölümü anında hayatta olmayan yasal mirasçıların miras hakkı alt soyuna geçer; altsoyu yoksa diğer mirasçılar bundan faydalanır. Murisin ölümü anında sağ olma kuralının önemli istisnası cenindir39. Türk Hukukunda kişiliğin kazanılması hali TMK’da belirlenmiştir. TMK m. 28/1 gereği “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.” Dolayısıyla bizim hukukumuzda kişilik doğumla kazanılmaktadır. Fakat sağ ve tam doğan çocuğun anne karnındayken hak ehliyetinin kendisine tanınması ile kazanabileceği haklardan mahrum kalmaması için kişilik geçmişe etkili olarak düzenlenmiştir. TMK m. 28/2’ye göre; “Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.” Dolayısıyla cenin, mirasçılık açısından sağ ve tam doğum geciktirici şartına bağlı olarak hak ehliyetini anne rahmine düştüğü andan itibaren kazanır. Murisin ölümü anında ceninin varlığı, mirasın paylaştırılmasını ertelenmesine neden olur. Bu açıklamalar ışığında denilebilir ki, cenin, muris muvazaası nedenine dayalı talepte bulunabilir.