ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

TMK md.533 ve 534 hükümleri birlikte gözetildiğinde tanıkların beyanlarının, ayrıca resmî memur tarafından onaylanması gerekmez.

“Medeni Kanunumuzun 480. maddesine göre, noter vasiyet eden kimsenin arzularını yazdırdıktan sonra okuması için kendisine verir ve vasiyet eden tarafından okunup imza edildikten sonra noter tarafından da tarihi yazılarak imza olunur. İşte noterin yapacağı iş, bundan ibarettir. Olayda noter bunu yapmış ve tanıklar da kendi önlerinde vasiyetçiyi dinlediklerini söylemişlerdir. Medeni Kanunun 481. maddesinde yazılı olduğu gibi, vasiyet eden kimsenin vasiyetnameyi okuduğunu ve isteğine uygun gördüğünü noter huzurunda beyan ettiği yolundaki tanık şerhini tanıklarla birlikte veya onlardan sonra noterin bir daha onayıp imza edeceğine ilişkin bir hüküm yoktur. O halde Mahkemenin ikinci bir onayı aramak suretiyle vasiyetnameyi iptal etmesi yanlıştır.” Y. 2.HD. 12.11.1965 tarih ve 5008 E. - 5432 K.

“Gerek MK.’nun vasiyetnameyi düzenleyen maddelerinde, gerekse noterlik kanununda resmî vasiyetnamenin bütün sahifelerinin resmî memur veya noter tarafından imzalanacağına dair bir hüküm yoktur. Bu itibarla sözü edilen sahifeler altında noterin imzasının bulunmaması şekil noksanı olarak kabul edilemez. Ve bu husus başlı başına vasiyetnamenin iptali için yeterli bir sebep teşkil etmez. Dava konusu vasiyetnamede kanunen gerekli olan yerlerde noterin imzası vardır ve sahifeler arasında bağlantı mevcuttur. Bu sebeplerle vasiyetnamenin 1,4 ve 5. sahifelerinin noterce imza edilmemiş bulunmasının bir iptal sebebi olarak dermeyanı (ileri sürülmesi) kanuna aykırıdır.” Y. HGK. 01.03.1970 tarih ve 1966/2-1250 E. - 1970/117 K. (Köprülü, Miras Hukuku, s.144);

“Taraflar arasındaki ‘Vasiyetnamenin iptali’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, K… Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.12.1987 gün ve 48-201 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 13.12.1988 gün ve 10359-11652 sayılı ilamı ile, (…Vasiyetçinin imzasını veya onayını taşınmayan hiçbir beyanı, bağlayıcı nitelik taşımaz. Dava konusu vasiyetnamenin son bölümünde, vasiyet edenin, vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunda dair beyanı, usulünce tasdik olunmamıştır. Bu tasdiksiz sözlerin, tanıklar tarafından teyit edilmesi, vasiyete geçerlilik vermez. Öte yandan, vasiyet edenin tespit edilen beyanının ‘son arzularına’ uygun olduğunu kendi huzurlarında beyan ettiğin, tanıkların verecekleri şerhte ifade etmeleri ve keyfiyetin o yolda tutanağa geçirilmiş olması zorunludur. Oysa tanıkların ilgili şerhte sadece, ‘vasiyet eden Ramazan T…’ın beyanının huzurlarında vuku bulduğu’ yazılmıştır. Hâlbuki şerhte ‘son arzuya uygunluğa’ dair bir açıklama bir açıklama yoktur. Vasiyetçinin beyanında, son arzu deyiminin kullanılması yeterli değildir. Bu beyanın vasiyetçi tarafından imzalanması zorunludur. Zira az önce belirtildiği gibi, vasiyet edenin son arzusu ile ilgili beyanı kendisi tarafından imza edilmemiş, böylece tevsikten arî kalmıştır. Bu itibarla vasiyet geçersiz olup iptal edilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden isteğin reddi usul ve kanuna aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. (…) Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle okuma yazma bildiği tartışmasız bulunan vasiyet edenin vasiyetnamesi noterde MK.nun 480 ve 481. maddeleri hükümleri de gözetilerek, yasada öngörülen şekil koşullarına uygun biçimde düzenlenmiştir. Vasiyet edenin arzularını resmî memura takrir edip onun tarafından yazıldıktan veya yazdırıldıktan sonra vasiyetnamenin vasiyet eden tarafından okunup imza olunması ve resmî memur tarafından tarih atılıp imzalanarak tasdik edilmesi gerekir. Olayda uyuşmazlığın niteliği gereği vasiyetnamenin geçerlilik koşulu olan bu yöne tamamen uyulmuş durumdadır. Vasiyet eden kimsenin, vasiyetname içeriğini şahitlere bildirmeyebileceği, yine şahitlerin görevlerini belirleyen MK.481. maddesi son fıkrası hükmüdür. Şahitlerin vasiyet edenin vasiyetnameyi okuduğunu ve son arzularına muhtevi bulunduğunu resmî memur huzurunda beyan ettiği ve kendilerinin de vasiyet edeni tasarrufa ehil gördüklerine dair vasiyetname altına verecekleri şerhi imza etmelerinden sonra, bu şerhin ayrıca noter tarafından onaylanmasını öngören bir yasa hükmü yoktur. O nedenle bu eksik de bir geçerlilik şartı olarak kabul edilemez. Kaldı ki vasiyetname içeriğine ve mevcut imzalara karşı da çıkılmamıştır. O halde mevcut kanıtları değerlendirmek suretiyle davanın reddine dair yerel mahkemece verilen direnme kararının onanması gerekir.” Y. HGK 16.05.1990 tarih ve 1990/2-205 E. - 1990/295 K.