“Davacıların murisi Hasan Ş... ile eşi Ayşe Ş… 14.01.1970 gününde resmî şekilde ve birlikte yaptıkları tasarrufta müşterek malik bulundukları bir taşınmaz malın bir bölümünü davalı Şaban Ö...’e bir bölümünü de davalı Saadet A.’a, diğer bir müşterek taşınmaz malın da bir kısmını Saadet A…’a bir kısmını Hanife K.’e bir kısmını Mustafa Ş..., Mehmet Ş... ve Şaban Ö.’e bıraktıklarını açıklayıp, ‘ancak her ikimizden birinin vefatı halinde diğerinin vefatına kadar bu vasiyet hükümleri cari olmayıp ancak diğerinin vefatından sonra tamamen cari ve hüküm ifade edeceğini, ikimizden birinin vefatını müteakip yukarıda yazılı emvalimizin hayatta kalanının tasarrufuna geçeceğini ve bahsedilen mirasçı namzetlerine ancak onun da vefatından sonra intikal edeceğini, bu suretle her ikimizin evvelemirde Medeni Kanunun 468.maddesi gereğince birbirimizi yazılı mirasımızı yukarıda yazılı namzet kimselere intikal ettirmek üzere mirasçı nasp eylediğimizi’ şeklinde ifadeler kullanmışlardır. 17.03.1978 günlü aynı biçimdeki tasarruf senedi ile bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır. Murisin eşi ve ortak vasiyetçi Ayşe Ş... ise 21.10.1983 günlü resmî şekilde düzenlenen belge ile 14.01.1970 tarihli 535 numaralı vasiyetnameden ve bugüne kadar yapılan bilumum vasiyetnamelerden rücu ettiğini ifade etmiştir. Görüldüğü gibi davacıların murisi Hasan ile Ayşe’nin 14.11.1970 gününde yaptıkları tasarruf resmî şekle uygundur. Ortak mal üzerinde ortak tasarruf olup birbirlerine öncelikle muayyen maldaki pay vasiyeti suretiyle oluşan ‘mal vasiyeti mukavelesi’ niteliği taşımaktadır. Murisler 17.03.1798 günlü sözleşmede bu niteliği değiştirmemişler, fevkalade ikame yoluyla yararlanacaklarda değişiklikler yapmışlardır. Öyle olunca yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde söz konusu tasarruflar miras sözleşmesi olarak geçerlidir. Taraflardan birinin ölümünden sonra diğerinin, şartları oluşmadan tek taraflı feshi hüküm ifade etmez. Öte yandan 21.10.1983 günlü belge M.K 489. maddesinin gönderme yaptığı M.K. 481. maddesinde belirtilen şahit açıklamalarını taşımadığından sonuç doğurur nitelikte değildir.” Yargıtay 2. HD. 02.03.1990 tarih ve 1989/9067 E. - 1990/2434 K.
“Somut olayda, muris Sabri Ç… ile dava tarihi itibariyle halen sağ olan kardeşi Hanife Ç…, el yazısı vasiyetnameyi birlikte imzalamışlardır. Bu durumda hukukumuza göre ortak vasiyetnamenin geçerli olup olmadığı, murisin işlemlerinin ortak vasiyetname niteliğinde bulunup bulunmadığı ihtilafın çözümünde önem kazanmaktadır. Birden fazla mirasbırakanın ölümlerinden sonra hüküm ifade etmek üzere, mamelekleri üzerinde tek taraflı olarak tasarrufta bulunmak gayesiyle, birlikte arzularını açıklamalarına ortak vasiyetname denir. Ortak vasiyetnamelerin, bu niteliği alabilmeleri için önemli olan, vasiyetnamelerin tek bir işlemde (uno actu) birleşmeleri olmayıp birden fazla şahsın mamelekleri üzerinde birlikte tasarrufta bulunma müşterek iradelerinin varlığıdır. Başka bir ifade ile aynı işlemle yapılan birbiriyle iç içe geçmiş ve bir diğerine bağımlı vasiyetnameler ortak vasiyetname sayılır. Bu hali ile birisi bakımından şekil şartı tamam olmakla beraber diğeri yönünden şekil şartı eksik kalan vasiyetnameleri geçerli saymak mümkün değildir. Ne var ki, yapılan ölüme bağlı tasarrufu miras sözleşmesi ve sair kurumlar çerçevesinde yorumlamanın mümkün olduğu durumlarda ise murisin son arzularını ayakta tutmak ve tahvil suretiyle yapılan hukuki işlemin geçerli olduğundan söz edilebilir (örn. 2. HD. 02.03.1990 tarih ve 1989/9067 - 1990/2434 sayılı kararında birlikte vasiyetnamenin geçersiz olduğunu ancak yapılan hukuki işlemin miras mukavelesi olarak geçerli olduğunu kabul etmiştir). Gerek doktrin ve gerekse de yargısal kararlar incelendiğinde genel olarak ortak vasiyetnamenin değil ama Medeni Kanundaki şekil şartlarından birine (resmî-el-sözlü vasiyet) uyularak yapılmamış olanların geçersiz olduğu sonucun a varılabilir ki bu da birlikte yapılan vasiyet olacaktır. Örneğin bir el yazısı vasiyetnameyi vasiyetçilerden biri, her iki mirasbırakanın arzularını açıklayacak şekilde yapmış ve sonra her ikisi de imzalamış iseler veya vasiyetçiler birlikte noter önünde son arzularını açıklamış ve noter de her iki iradeyi kapsayacak şekilde bir tek belge düzenlemiş ise o zaman vasiyetname kanundaki şartlara uygun olarak yapılmadığı için geçersiz olacaktır. Bu geçersizliğin müeyyidesi ise butlan değil iptal kabiliyetidir. Zira ortada şekil şartlarını ihlal etmiş olsa dahi, şeklen bir vasiyetname vardır.” Y. 3.HD. 17.02.2014 tarih ve 2013/18224 E. - 2014/2251 K