“Resmî vasiyetnamede imza bakımından kanunun koymuş olduğu şekil şartı, vasiyetnamenin vasiyetçi tarafından okunmasından sonra, altının imza edilmiş olmasından ibarettir. Dava konusu vasiyetnamede kanunun koyduğu bu şekil şartına uyularak vasiyetçi tarafından vasiyetnamenin son sahifesi imza edilmiştir. Vasiyetname birçok sahifeli olduğu takdirde her sahifesinin vasiyetçi tarafından imza edileceğine dair kanunda bir kayıt ve şart yoktur. Bu itibarla kanunun zorunlu kılmadığı bir yön şekil şartlarından sayılarak vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi yanlış ve temyiz itirazları yerinde bulunduğundan hükmün bozulmasına (…)” Y. 2.HD. 06.06.1961 tarih ve 1462 E. - 3346 K.
“Vasiyetçinin imzasını veya onayını taşımayan hiçbir beyan bağlayıcı nitelik taşımaz. Dava konusu vasiyetnamenin son bölümünde, vasiyet edenin, vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğuna dair beyanı, usulünce tasdik olunmamıştır. Bu tasdiksiz sözlerin, tanıklar tarafından teyit edilmesi vasiyete geçerlik vermez. Öte yandan vasiyet edenin tespit edilen beyanının ‘son arzularına’ uygun olduğunu kendi huzurlarında beyan ettiğini, tanıkların verecekleri şerhte ifade etmeleri ve keyfiyetin o yolda tutanağa geçirilmiş olması zorunludur. Oysa tanıklarla ilgili şerhte de sadece, ‘vasiyet eden (R.T)’nin, beyanının huzurlarına vuku bulduğu’ yazılmıştır. Görülüyor ki şerhte, ‘son arzuya uygunluğa’ dair bir açıklama yoktur. Vasiyetçinin beyanında, son arzu deyiminin kullanılması yeterli değildir. Bu beyanın vasiyetçi tarafından imzalanması da zorunludur. Zira az önce belirtildiği gibi, vasiyet edenin son arzu ile ilgili beyanı, kendisi tarafından imza edilmemiş, böylece tevsikten arî kalmıştır. Bu itibarla vasiyet geçersiz olup iptal edilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden isteğin reddi usul ve kanuna aykırıdır.” Y. 2.HD. 13.12.1988 tarih ve 10359 E. - 11652 K.
“Vasiyette, vasiyetçinin söz ve fiilleri imzası ile onaylı metinde kanıtlanır. Vasiyette, vasiyet eden kimse vasiyetnameyi okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu resmi merci huzurunda iki, tanığa beyan etmemiştir (MK md.480, 481/1). Vasiyetçinin bu türlü beyanı mutlak bir şekil şartıdır. Tanıkların ve resmi memurun ‘vasiyetnameyi önümüzde okuduktan sonra bize son isteklerine uygun olduğunu bildirdiğini’ beyan eden sözleri, vasiyetçinin zapta yazılması ve imzası ile onaylanması gereken ‘okudum, vasiyetname son arzularıma muhtevidir.’ sözleri yerine ikame olunamaz (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.12.1988 tarihli 10359 - 11652 sayılı kararı). Bu şekil şartı gerçekleşmediğinden vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Y. 2.HD. 23.09.1996 tarih ve 1996/8275 E. - 1996/8996 K.
“Somut olaya gelince; burada öncelikle irdelenmesi gereken husus, tescil isteğinin dayanağı olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli sayılıp sayılmayacağıdır. Davacıların tescil taleplerinin dayanağı olan ölünceye kadar bakma akdi 02.04.1968 tarihinde D… 1. Noterliği’nde düzenlenmiştir. 05.05.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 84. maddesi, düzenleme şeklinde yapılan işlemlerin "işleme katılanların imzalarını ve noterin imza ve mührünü" taşıması gerektiğini, Noterlik Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 132. maddesi ise "düzenleme veya onaylama şeklinde yapılan noterlik işlemlerinin birden fazla sayfayı kapsaması halinde, kanunen ilgili tarafından imzalanması zorunlu asıl veya örneklerin her sayfasının ilgili ve noter tarafından imzalanması" gerektiğini düzenlemektedir. Ne var ki, 15.06.1938 tarihinde yürürlüğe giren 3456 sayılı Noterlik Kanununda böyle bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davacıların dayandığı ölünceye kadar bakma akdinin şekil yönünden geçerli olduğu kabul edilip işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.” Y. 14.HD. 26.04.2016 tarih ve 2015/17357 E. - 2016/5115 K
“Olayda uyuşmazlık, imza sıralaması ve vasiyetçinin arzusunu tespit yerinin değişik olmasından ibarettir. Kanun koyucu vasiyetçinin iradesini serbestçe açıklayabilmesi için, bazı şekil şartları öngörmüştür. Bunların amacı, iradenin gerçeğe uygun olarak yansımasını sağlamak ve yanılgıları önlemektir. Söz gelimi ifadeden sonra imza, yukarısında yazılı olan metnin kabulü anlamına gelir. Olayda vasiyetçini, ölüme bağlı arzularını açıkladıktan sonra ifadesinin hemen altına yani vasiyetle ilgili sözlerin altına değil, tanıkların da ifadelerinden sonra imzası alınmıştır. İmzanın yeri vasiyetnamenin muhtevasını etkileyen bir yanlışlık sayılamaz. Zira Medeni Kanuna göre imzanın yeri başka bir anlatımla sıralama, emredici hüküm niteliğinde değildir. Noter ve vasiyetçi vasiyetnameyi tanıklardan sonra imzalayabilirler Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 13.05.1952 gün ve 3122 - 2009 sayılı kararı. İmza sıralaması geçerlik şartı olmadığı için Medeni Kanunun 480 ve 481. maddelerindeki diğer şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmiş bulunan vasiyetnamenin en altının hep birlikte imzalanmış olması resmi vasiyetnamenin iptalini gerektirmez.” Y. 2.HD. 09.10.1986 tarih ve 6544 E. - 8565 K.