YARGITAY KARARI

T.C.
YARGITAY
ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

 

Esas : 2020/6646
Karar : 2021/8544
Tarih : 16.09.2021
  • YARGITAY'DAN ALZHEİMER HASTASININ MİRASÇISI İLE BANKANIN KREDİ BORCU DAVASINDA BOZMA KARARI
  • YARGITAY, 81 YAŞINDA BİR ALZHEİMER HASTASININ BANKADAN KREDİ KULLANMASI VE SONRASINDA BORCU ÖDEMEDEN VEFAT ETMESİ
  • ALZHEİMER HASTASININ KREDİ SÖZLEŞMESİNİ İMZALADIĞINDA FİİLİ EHLİYETİNİN OLUP OLMADIĞINI ÖĞRENMEK İÇİN ADLİ TIP'TAN RAPOR ALINMAMASI
  • İTİRAZIN İPTALİ DAVASI

ÖZET

17.10.2022 tarihinde www.haberturk.com’da “Yargıtay'dan Alzheimer hastasının mirasçısı ile bankanın kredi borcu davasında bozma kararı” başlığıyla yayınlanan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararı. Yargıtay, 81 yaşında bir Alzheimer hastasının bankadan kredi kullanması ve sonrasında borcu ödemeden vefat etmesinin ardından, yerel mahkemenin "Mirasçı borçtan sorumlu değil" kararını bozdu. Yargıtay, Alzheimer hastasının kredi sözleşmesini imzaladığında fiili ehliyetinin olup olmadığını öğrenmek için Adli Tıp'tan rapor alınmadığını belirtti.

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı banka, davalının murisi ile aralarında tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığını, borçlu muris tarafından borcun ödenmediğini, muris ...'in vefatı üzerine, tek mirasçı olan davalıya ihtar çekildiğini ve icra takibi yapıldığını; ancak, davalının bu takibe itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; kredi borçlusu olan murisinin alzheimer hastası olduğu ve bunun da bankaca bilindiğini, buna rağmen kredi verildiğini ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; kredi alanın sözleşmenin düzenlendiği tarihte 81 yaşında olmasına ve 2008 yılından beri alzheimer demans hastası olarak tedavi görmesine rağmen bankaca kredi verirken sigorta yaptırılmadığı gibi kefil dahi alınmadığı, davacı bankanın istihbarat araştırmasında riskli olduğu belirtilmesine rağmen sigorta yapmadan ve kefil almadan 81 yaşında alzheimer hastası bir kişiye böyle bir kredi verdiğinde riski kendi üzerine aldığı, mirasçısından sırf mirası reddetmedi diye kendi kusur ve sorumluluğunu hiçe sayarak böyle bir istemde bulunmasının davacının konumu da nazara alındığında yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. TMK' nın 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

Davalının murisinin, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte fiil ehliyetinin olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve buna ilişkin raporun, ehliyetsiz olduğu yönünde gelmesi halinde TMK'nın 15.maddesinin gözetilmesi gerekir. Öyle ki TMK 15. md uyarınca tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. Ancak, bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK’nın 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”.TMK’nın 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de,TBK'nın 65.maddesi hükmüdür. TBK'nın 114/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan TBK'nın 65.maddesi uyarınca; hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur. TMK'nın 452/2.maddesinde ise, “Vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı" öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.

Bu durumda, ehliyetsiz olduğu ileri sürülen davalının murisinin, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte fiil ehliyetinin olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp yukarıdaki açıklamalar da dikkate alınarak tarafların tüm delilleri toplanarak değerlendirilmesi ve sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeyle ve yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.