ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Muris muvazaası nedenine dayanılarak dava açma hakkı murisin ölümüyle doğacağına göre, bu hakka sahip olan kişilerin ölüm tarihinde mirasçı sıfatına sahip olmaları yeterlidir

Yargıtay HGK. E. 1996/1-440, K. 1996/638, T. 2. Bir diğer örnekte, Yargıtay HGK önüne getirilen özel daire kararı şu şekildedir: “Muris muvazaası nedeniyle açılan iptal davalarında davacının yapacağı iş kendisinden değil, terekeden mal kaçırılmak için tapulu taşınmazın muvazaalı temlik edildiğini, dava tarihinde kendisinin de mirasçı olduğunu ispat etmekten ibarettir. Söz konusu kişi başka bir mirasçı tarafından açılan ve terekeye döndürülen taşınmazdan da aynı koşullar altında veraset ilamına göre, pay sahibi olmaktadır. Bu nedenlerle, iptal davasının açıldığı tarihte mirasçı olan birinin, muvazaalı sözleşmenin yapıldığı tarihte mirasçı olup olmadığının aranmasına gerek yoktur. Somut olayda, davacı temlik yapıldığı tarihte mirasçı değildir. Ancak, o tarihte miras bırakanın kendisinden mal kaçırdığı başka mirasçısı bulunmaktadır. Davacı daha sonra miras bırakan tarafından evlat edinilmiş ve mirasçı olmuştur. Aslında tereke malı iken, yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılan muvazaalı bir temlikle şeklen başkasının üzerinde gözüken taşınmazda payı olan davacının tapu kaydının iptali için dava açmakta hem hakkı, hem de hukuki yararı bulunmaktadır.” Yargıtay HGK kararı şu şekilde teyit etmiştir: “Gerek kararın gerekçesinden, gerekse bağlayıcı olan sonuç bölümünden böyle bir davanın yalnızca temliki işlemin yapıldığı tarihte mirasçılık sıfatını taşıyanların açabileceğini kabul edebilmek olanağı yoktur. Aksine, "miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar" denerek o tarihte (temlik tarihinde) mevcut ve sonradan ortaya çıkabilecek mirasçılar bakımından ayrım yapılmış değildir. Kararın "bir kimsenin mirasçısını" sözcükleriyle başlatılması "mal kaçırma amacını" ortaya koymak içindir.” 10. Hukuk Dairesi Başkanı Teoman Ozanoğlu, Karşı Oy yazısında şunları belirtmiştir: “Burada ağırlıklı yön, murisin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla iptali istenen işlemi yapmış olmasıdır. Oysa, davacı kişi, işlem tarihinde dünyada bile olmadığına, o tarihte mirasçı bulunmadığına, sonradan 3 yıl sonra bir evlatlık ilişkisiyle mirasçı olup olmayacağının dahi bilinemeyeceğine göre, kendisinden murisin mal kaçırdığı, miras hakkından yoksun bırakmak istediği ileri sürülemez. Bu unsur oluşmadıkça da işlem muvazaalı sayılamaz. Öte yandan işlem tarihinde mirasçı olan eş Hayriye, murisin ölümünden önce ölmüştür. Ve H. veya mirasçıları tarafından miras hakkından yoksun bırakılmak istendikleri yollu bir dava açılmamış ve hatta bir iddia ileri sürülmemiştir. Bu durumda böyle hallerde murisin mirasçısını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla muvazaa yaptığı iddiası ileri sürülemez.” Yargıtay HGK. E. 1996/1-596, K. 1996/737, T. Bu karşı oy yazısıyla aynı yönde karşı oy yazısı için bkz. “…davacının muristen hak talebi miras bırakan ile aralarında 15.10.1988 tarihinde kurulan evlatlık ilişkisinden kaynaklanmakta olup; tek mirasçıdır. Miras bırakanın davaya konu edilen temliki tasarrufu ise, evlatlık ilişkisinin kurulmasından 17 sene öncesine, 29.6.1971 tarihli resmi akde dayalı bulunmaktadır. Bu durumda, murisin henüz evlatlık ilişkisi kurulmayan akdi mirasçısından, bu akdin çok öncesinde yaptığı tasarrufları ile mal kaçırma amacını taşıdığını söylemek mümkün değildir. Aksine düşünce tarzının kişilerin irade serbestisine, tasarruf ehliyetine aşırı müdahale olacağı kuşkusuzdur.” Yargıtay HGK. E. 2000/1-26, K. 2000/143, T. 01.03.2000

Yargıtay HGK. E. 2000/1-26, K. 2000/143, T. 01.03.2000; “Mahkemece, davacının temlik tarihinde mirasçı sıfatı taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, temlik tarihinden bir gün sonra miras bırakanla evlenmekle murisin ölüm tarihinde ve terekenin açılması ile davacının mirasçılık sıfatı kazandığı kuşkusuzdur. Bu durumda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.03.2000 tarih, 2000/1-26 esas, 2000/143 sayılı kararında belirtildiği üzere, miras bırakanın temlikten sonra evlendiği kişi tarafından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescili davası açabileceği öngörülmüştü.” Yargıtay 1. HD E. 2007/10825, K. 2008/1589, T. 12.02.2008, Yargıtay 1. HD. E. 2016/6514, K. 2019/1735, T. 11.03.2019, Yargıtay 1. HD. E. 2019/3900, K. 2020/6521