Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 06.10.2015 tarih, 2013/12589 E., 2015/29172 K.
5728 sayılı Yasa ile değişik 1512 sayılı Noterlik Kanununun 151. maddesi uyarınca 08.02.2008 tarihinden itibaren noter çalışanlarının Türk Ceza Kanununun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayıldıkları cihetle, tebliğnamedeki eleştiri düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık Y.. B.. müdafii ve sanık S.. E..'ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 06.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 10.12.2015 tarih, 2015/9294 E., 2015/31748 K.
a)Sanıkların fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek, temliknamelere verilen yevmiye numaralarını resmi noter kayıtlarına imza sirküleri imiş gibi kaydettikleri dolayısıyla aynı yevmiye numarası üzerinden biri resmi diğer sahte olmak üzere iki işlem
yaptıkları gerekçesi haklarında açılan kamu davasında; sanık ve tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından içerik ve şekil itibariyle gerçek temlikname düzenlendikten sonra imza sirküleri tasdiklerini aynı yevmiye numaraları vermek sureti ile hazırlandığı temlikname ve imza sirkülerinin gerçek oldukları, ancak temlikname nedeniyle yüksek tutan noter harcını daha az ödemek için yevmiye defterine ve noter makbuzlarına yapılan işlemin sadece imza sirküler sureti yazılmak sureti ile sahtecilik suçunu işledikleri, anılan belgelerin de "kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde" bulunmadıkları, sanık Müslüm'ün suç tarihi itibariyle noter katibi olması ve diğer sanıkların da, sanık Müslüm'ün bu eylemine iştirak ettiklerinin anlaşılması nedeniyle sanıklara yüklenen suçun 1512 sayılı Yasanın 151. maddesi yollaması ile 5237 sayılı TCK'nun 204/2. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-10/09/2015 tarihli tevdii kararı ile sanık A.. K..'nın savunmasının alınması için yazılan talimata 03/12/2013 tarihli celsede ikmalen cevap verildiği belirtildiği ancak dosya kapsamından ikmalen döndüğü belirtilen sanığın savunmasının bulunduğu talimat
duruşmasına rastlanılmaması nedeniyle dosyanın mahaline gönderildiği, mahallinde 10/11/2015 tarihli tutanak ile eksik evraklarda sadece M.. K..'ın Cumhuriyet savcısı huzurunda alınmış savunmasına rastlanıldığı diğer eksik hususlara ilişkin bilgi ve evraklara rastlanılmadığı belirtilmesi karşısında sanık Abdulmetin'in savunmasının alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c- Rüşvet suçundan zarar gören ve kovuşturmanın her aşamasında müdahale yoluyla kamu davasına katılma hakkı bulunan şikayetçi idareye duruşma günü usulen bildirilip davaya katılma olanağı sağlanmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm
kurulması suretiyle 5271 sayılı CMK.nun 234/1-b maddesine aykırı davranılması, Yasaya aykırı,
d) 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, şikayetçi kurum vekili ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan şikayetçi kurum vekilinin temyiz ettiği rüşvet suçu yönünden sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı
Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 28.06.2018 tarih, 2016/7735 E., 2018/5987 K.
Suç tarihlerinde, Sivas Pancar Ekcileri Kooperatifi Kangal satış bürosunda memur statüsünde görev yapan sanık ...'nın; katılan ... ve ... adına düzenlediği 10.06.2002, 24.09.2001, 13.06.2002 tarihli senetlerin üzerinde ... adına atılı imzaların katılana ait olmadığı iddiasıyla açılan kamu davasında; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 62/son maddesindeki “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır. " hükmü karşısında, sanığın eyleminin sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 339/1 (5237 sayılı TCK.nun 204/2.) maddesindeki “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçunu oluşturacağı,
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen zincirleme şekilde “memurun resmi belgede sahteciliği” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırına göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK'nın 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, son senedin karşılığının katılandan tahsil edildiği 15.09.2002 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan ...'ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan; sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK'nın 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 10.10.2018 tarih, 2016/7979 E., 2018/7819 K.
Suç tarihlerinde, ... Yapı Kooperatifi’nde memur statüsünde görev yapan sanığın kendisine teslim edilen kooperatifin çekleri ve evrakları üzerinde kooperatif yönetim kurulu üyelerinin imzalarını taklit ederek haksız menfaat sağladığı iddiasıyla açılan kamu davasında; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 62/son maddesindeki “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır. " hükmü karşısında, sanığın eyleminin sübutu halinde 5237 sayılı TCK'nin 204/2. maddesindeki “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş,sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 07.03.2019 tarih, 2019/1287 E., 2019/2419 K.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62/son maddesinin “Yönetim Kurulu üyeleri ve Kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır. " hükmünü içerdiği, suça ve hükme konu belgelerin ise Ticaret Sicil Memurluğu tarafından düzenlenmiş görünen belgeler olup kooperatife ait ve sanığın düzenleme görev ve yetkisinin bulunduğu belge niteliği taşımadığı anlaşıldığından, eylemin 5237 sayılı TCK'nin 204/1 (765 sayılı TCK'nin 342/1) maddesine uyduğunu kabul eden mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamedeki eleştiriye iştirak edilmemiştir.
Sanık müdafiinin, 16.03.2007 tarihli resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 Tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, temel cezayı teşdit gerekçesi ile cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
Sanık müdafiinin, 25.05.2004 tarihli resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarına gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve lehe olan 5237 sayılı TCK’nin 204/1. maddesinde öngörülen cezasının miktarı ve üst sınırı itibarıyla tabi olduğu, aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, 25.05.2004 suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 07/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi