Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 25.09.2018 tarih, 2016/8493 E., 2018/7253 K.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır" hükmü ile 6099 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonucunda aynı maddeye eklenen "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır" fıkra hükmüne aykırı olarak, yokluğunda verilen kararın sanığın dosyadaki bilinen en son adresi olan sorgusunda beyan ettiği adresi yerine, doğrudan MERNİS adresine tebliğe çıkartılıp, belirtilen Kanun'un 21. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın öğrenme üzerine 13.05.2014 tarihli temyizinin süresinde olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;
Adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK'nin 58. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin dikkate alınmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Belgede sahtecilik suçlarında, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hakime ait olup, orjinal örnekleri ilgili yerden getirtilerek suça konu belge asılları ile duruşmada karşılaştırılıp incelenmek suretiyle özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan sonra aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar
uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş