ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

inançlı vekâlet kavramı içerisinde, vekil konumundaki nam-ı müstearın üçüncü kişiden devraldığı taşınmazı bazen derhal bazen bir süre idare edip devretmesi durumu, kabul edilebilir bir çözüm teşkil eder

“Davalını savunmasına göre, davalı ile davacı arasında yapılan bir anlaşma ile 3. kişiye ait taşınmaz mülkiyeti, dolaylı temsille, davacıya duyulan güven sonucu, belirli bir amaç için ve sonradan davalıya devir edebilmek kaydıyla davacıya geçirilmiştir. O halde davacı ilie davalı arasındaki iç ilişki, ikisinin anlaşmasına dayalı dolaylı temsili içeren bir inançlı vekalet sözleşmesidir” Yargıtay 13. HD. E. 1987/6756, K. 1988/6, T. 02.03.1988

“Uyuşmazlık konusu olayda dolaylı temsili de içeren inançlı vekalet sözleşmesinin varlığı kabul edildiğine göre, davacının davalıya karşı, onun kendisine mülkiyeti nakil borcunu yerine getirmesi için BK m. 392/1’ye dayanarak tescile icbar davası açması olanaklıdır.” Yargıtay HGK. E. 2000/2-888, K. 2000/885, T. 17.05.2000

Nam-ı müstearı bağımsız hukuki kurum olarak kabul eden görüşe göre, nam-ı müstear ne edindiği mülkiyeti gerçek alıcıya devretmekle yükümlü bir dolaylı temsilci, ne de edindiği taşınmazı üzerinde kontrol yetkisi olan inanılandır