Hâkim kendiliğinden tanık çağıramaz ve dinleyemez
Yargıtay 7. HD., 09.07.2009 T.,2009/3121 E.,2009/3053 K
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafça istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Dava taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tesbiti ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan yargılama usul hükümlerine uygun düşmediği gibi, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller de hüküm vermeye yeterli değildir.
Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Muhdesat aidiyetinin tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin taraf olmaları zorunludur.
Bir davada sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için uyuşmazlığın niteliğine göre yasal olarak gösterilmesi mümkün ve taraflarca da gösterilen davanın sonucuna etkili tüm delillerin eksiksiz toplanması gerekir. HUMK’nun 307. maddesi hükmüne göre senet deliline dayanan taraf, karşı tarafın muvaffakatı olmadıkça senede dayanmaktan vazgeçemez ise de, bu kuralın tanıklar konusunda uygulanması mümkün değildir. Hakim taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda taraflarca gösterilmiş olmadıkça tanık dinleyemeyeceği gibi, tarafların dinletmekten vazgeçtiği tanıkların dinlenmesine de karar veremez ve bu tanık beyanlarını esas alarak hüküm veremez. HUMK.nun 163. maddesi hükmüne göre de kanunda gösterilen veya hakim tarafından verilen kesin süre içinde yapılmasına karar verilen usül işlemi yapılmazsa ilgili tarafın o işlemi yapma hakkı düşer ve bu durumda karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Kesin süre geçtikten sonra artık karşı taraf yararına doğan usuli kazanılmış hakkı zedeleyecek biçimde hüküm verilemez. Yine HUMK. nun 414. maddesi hükmüne göre de taraflardan herbirisi dinlenmesini istediği tanık ve bilirkişi, yapılmasını istediği keşif ve diğer işlemler için gereken giderleri peşin olarak mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Bu madde hükümlerinin kabul edilmesindeki asıl amaç, yargılama aşamasında verilen ara kararlarının ciddiyet ve özenle yerine getirilmesini sağlamak, bu yolla davaların uzun süre elde kalmasını önlemektir. Kesin süreye uyulmamasının doğurduğu ağır sonuçlar gözetildiğinde, kesin süreden sözedilebilmesi için süre verilmesine ilişkin ara kararında yapılması gereken işlerin neler olduğunun tam bir açıklıkla belirtilmesi, gider verilmesi için taraflara tanınan sürenin yeterli ve amaca uygun olması, verilecek giderin miktarının ara kararına açıkça ve ayrıntılı olarak gösterilmesi, kesin süre içinde gider verilmemesinin sonuçlarının taraflara açıklanması ve tarafların bu konuda açıkça uyarılması gerekir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddesi hükümlerine göre taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların mülkiyeti kural olarak arzın mukadderatına tabidir. Muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Aksine bir hüküm bulunmadıkça da muhdesatların mülkiyetinin taşınmaz malik veya maliklerinden başka birisine veya maliklerden bir veya birkaçına ait olduğunun tespiti istenemez ve mahkemelerce de bu sonucu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, böyle bir istemle dava açılması halinde "Çoğun içinde azı da vardır" kuralı gözetilerek diğer koşulların da varlığı halinde davanın kısmen kabulü ile muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilebilir.
Somut olaya gelince, dosya içeriğindeki tapu kayıtlarından davaya konu taşınmazlardan 207 ada 4 parsel sayılı taşınmazda taraflar dışında Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği’nin de paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki bu paydaş hakkında dava açılmamasının nedeni dava dilekçesinde açıklanmadığı gibi, mahkemece de bu husus davacı taraftan sorulmamış, ortaklığın giderilmesine ilişkin dava dosyası getirtilip incelenerek adı geçen paydaşın davaya konu muhdesatların davacı tarafa aidiyetini kabul edip etmediği araştırılmamış, böyle bir kabul beyanının bulunmaması halinde Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği’nin davada taraf olmasının zorunlu olduğu gözardı edilerek taraf koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadan hüküm verilmiştir. Taraf koşulu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce kendiliğinden araştırılması gerekir. Bunun yanında davalı Emine Doyran ve arkadaşları vekili 16.05.2007 günlü duruşma oturumunda tanık listesi vererek 3 tanığının dinlenmesini istemesine rağmen kesin süre gereğinin yerine getirilmediğinden sözedilerek davalı tarafın tanık dinletme isteminin reddine karar verilmiş ise de, tanık listesinin verilmesi için 10 gün kesin süre verildiği 28.03.2007 günlü duruşma oturumunda aynı zamanda 13.04.2007 tarihinde keşif yapılmasına da karar verilmiştir. Ne var ki, taraflara tanıkların keşif mahallinde dinlenmeleri için gerekli davetiye giderlerini yatırmaları konusunda kesin süre verilmemiş, tanıkların keşif mahallinde hazır edildiği taktirde dinlenmesine karar verilmiştir. Tanıkları gösterme taraflara, duruşma oturumu veya keşfe getirilerek dinlemelerini sağlama ise hakime ait bir görevdir. Hakim kendisi tarafından yerine getirilmesi gereken bir iş için taraflara süre veremez. Tanık ücretini yatırması ve tanıklar için çıkartılacak davetiye giderlerini karşılaması için taraflara kesin süre verilmiş olmadıkça verilen süre içinde tanık listesi verilmedi diye tarafların tanık dinletme isteminin reddine karar verilemez. Bu olgu ve kesin süre vermenin amacının gecikmeyi önleme olduğu gözetildiğinde tanık listesini vermesi için davalı vekiline verilen sürenin kesin süre sayılamayacağı ve kesin süre sonuçlarının uygulanamayacağı kuşkusuzdur. Ayrıca davacı vekili 26.12.2007 günlü duruşma oturumundaki imzalı beyanı ile dinlenmeyen tanıkları Melek Ergin ve Adem Tantur’un dinletilmesinden vazgeçtiklerini bildirdiği halde usule aykırı olarak bu davacı tanıkları dinlenerek beyanları hükme esas alınmıştır. Taraflarca dinletilmekten vazgeçilen tanıklar mahkemece dinlenemeyeceği gibi, dinlense dahi bu tanık beyanları hükme esas alınamaz. Yine mahkemece hüküm verilirken de az yukarıda açıklanan muhdesatların mülkiyetinin tespitinin istenemeyeceği, böyle bir istemle dava açılması halinde davanın kısmen kabulü gerektiği gözardı edilerek hüküm oluşturulmuştur. Taraf koşulu gerçekleştirilmeden veya taraf koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği tam olarak belirlenmeden davanın esasına girilemez, davanın sonucuna etkili taraf tanıkları dinlenmeden, taraflarca dinletilmesinden vazgeçilen tanıklar dinlenilerek ve bu tanık beyanları eses alınarak hüküm verilemez. Hüküm verilirken de yasal düzenlemeler gözardı edilemez.
O halde mahkemece öncelikle 207 ada 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş görünen Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği hakkında dava açılmamasının nedeni davacı taraftan sorulmalı, ortaklığın giderilmesine ilişkin Çerkezköy Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/235 esas sayılı dosyası getirtilip incelenerek aslı veya onaylı örneği dosya içine alınmalı, Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği’nin ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında davaya konu muhdesatların davacı tarafa ait olduğunu kabul edip etmediği incelenmeli, böyle bir kabul beyanının bulunmaması halinde davada taraf olmasının zorunlu olduğu gözetilerek Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği’nin davaya dahil edilmesi sağlanmalı, dava dilekçesi, dahili dava dilekçesi ve duruşma oturum günü yöntemine uygun olarak Pınarcı Köyü Tüzel Kişiliği’ne tebliğ edilmeli, taraf koşulu gerçekleştirildikten sonra duruşma oturumuna geldiğinde davaya karşı diyecekleri, varsa delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı, yine dinlenecek herbir tanık için ödenecek tanık ücreti ve davetiye gideri mahkemece belirlendikten sonra bu giderleri mahkeme veznesine yatırması için davalılar vekiline uygun bir kesin süre verilmeli, verilen süre içinde giderler yatırıldığı taktirde muhdesat tespiti davalarının taşınmazın aynına ilişkin davalardan olmadığı, tanıkların keşif mahallinde dinlenme zorunluluğunun bulunmadığı da gözetilerek davalı tanıkları duruşma oturumuna veya gerekirse yeniden yapılacak keşfe davetiye ile çağrılarak dinlenmeli, giderler yatırılmadığı taktirde şimdiki gibi tanık dinletme isteminin reddine karar verilmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir hüküm verilmeli, hüküm verilirken davacı vekilinin tanıkları Melek Ergin ve Adem Tantur’un dinletilmesinden vazgeçtiği, bu tanıkların beyanlarının hükme esas alınamayacağı gözden kaçırılmamalı, davacı tarafın muhdesatların mülkiyetinin tespiti isteminin yasal düzenlemelere aykırı olduğu, davada tespit yanında tescil de istenildiği gözönünde bulundurularak hüküm verilmelidir.
Mahkemece taraf koşulunun oluşup oluşmadığı duraksamasız belirlenmeden davanın esasına girilmesi, açıklanan bütün bu olgular gözardı edilerek eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 1.804,30 TL temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 09.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.