Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.06.2009 tarih ve 4-46/154 sayılı kararı
Sanık Çetin Bağdu'nun, görevli jandarma eri Abdullah Yalmacı'ya karşı eylemi nedeniyle "765 sayılı TCY'nın 456/4, 61, 457/1, 271/1 ve 59. maddeleri uyarınca temel ceza doğrudan para cezası olarak belirlenmek suretiyle 69 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, olayda kullanılan tahranın aynı Yasanın 36. maddesi uyarınca zoralımına" ilişkin, Erzincan 1.Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.10.2006 gün ve 11-704 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince 23.01.2009 gün ve 21787-520 sayı ile; "sanık hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.02.2009 gün ve 320877 sayı ile olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurulmak suretiyle "Sanık hakkında Abdullah Yalmancı'ya karşı eyleminden verilen 69 YTL adli para cezasına ve zoralıma dair hüküm 1412 sayıl CYUY'nın 305. maddesine göre kesin nitelikte olduğundan temyizin reddi yerine zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi isabetsizliğinden Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmesi" talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karar bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, hükmün temyiz edilebilirlik kabiliyetinin bulunup bulunmadığına yöneliktir.
İncelenen dosya içeriğinden; sanık hakkında aynı olay sırasında işlediği beş ayrı suç nedeniyle yargılama yapıldığı ve sanığın bunların her birinden ayrı ayrı mahkum edildiği itiraz konusunun sanığın, mağdur jandarma eri Abdullah Yalmancı'ya karşı işlediği suç nedeniyle, 765 sayılı TCY'nın 456/4, 61, 457/1, 271/1 ve 59. maddeleri uyarınca doğrudan hükmedilen 69 YTL adli para cezasına ilişkin hükümle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulu'nun 15.07.2008 gün ve 174-191 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bir suç nedeniyle verilen karar içerisinde yer alan cezalardan her biri ayrı bir hükmü oluşturmayıp, bu cezaların tamamı tek bir hükmü meydana getirmektedir. Bu nedenle de; çeşitli nedenlerle hükmün içerisinde birden fazla "cezanın" bulunduğu hallerde, temyiz sınırının belirlenmesi açısından cezalardan her birinin miktarına değil toplam ceza miktarına bakılması gerekir. Buna karşılık, aynı kararın içerisinde birden çok hüküm bulunması halinde temyiz sınırı her hüküm için diğerinden bağımsız olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda, temyiz edilebilirlik sınırı jandarma eri olan mağdur Abdullah'a karşı, silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan verilen cezanın diğer cezalardan bağımsız olarak tek başına değerlendirmeye tabi tutulması suretiyle belirlenmelidir.
1412 sayılı CYUY'nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesine göre, ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Bunun istisnası ise maddenin 1. fıkrasının 1. bendinde düzenlenmiş olup, anılan bent uyarınca "ikimilyar liraya kadar (ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler" kesin olduklarından temyiz edilemezler.
Buna rağmen; kesinlik sınırı altındaki hükümlerin dahi hükmü kesinlik sınırının üzerine çıkartması olası taleplerle, suç vasfına yönelik olarak ve aleyhe temyiz edilebileceği Yargıtay'ca duraksamasız olarak kabul edilegelmetedir.
Diğer taraftan; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 06.06.1988/202-245 ve 02.10.1989/200-274 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere müsadere, meslek ve sanatın tatili, işyerinin kapatılması gibi "tedbir" kararları da temyize tabidir. Nitekim 5271 sayılı CYY'nın 223. maddesi "güvenlik tedbirlerinin" hüküm sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Somut olayda verilen hüküm, doğrudan para cezası olarak belirlenen 69 YTL adli para cezası ve olayda kullanılan tahranın 765 sayılı TCY'nın 36. maddesi uyarınca zoralımından ibaret olduğuna göre;
1- "2.000" liranın altındaki doğrudan hükmedilen "69" YTL'den ibaret, para cezasının, 1412 sayılı CYUY'nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1.fıkrasındaki açık düzenleme karşısında temyizi olanaklı bulunmamaktadır.
2- "Tahranın zoralımının" hükme temyiz edilebilirlik niteliği kazandırıp kazandırmayacağı konusunun ise ikili bir ayrıma tabi tutulmak suretiyle incelenmesi gerekmektedir.
5237 ve 5271 sayılı Yasaların sisteminde zoralım "bir güvenlik tedbiri" olarak düzenlendiğinden, 5271 sayılı CYY'nın 223. maddesindeki hüküm uyarınca, zoralıma ilişkin kararlar zoralımına karar verilen eşyanın değeri ne olursa olsun Bölge Adliye mahkemeleri kurulup faaliyete geçinceye kadar temyiz yasa yoluna tabidir.
Buna karşılık, 765 sayılı TCY'nın uygulandığı dönemde "fer'i ceza" sayılan müsadere, ancak asıl kararla birlikte ya da zoralımına karar verilen eşyanın bilinen veya tespit edilen değerinin HUMY'nın 427. maddesindeki kesinlik sınırının üzerinde olması koşuluyla temyizen incelenebilecektir.
Olayda uygulama 765 sayılı TCY'nın 36. maddesi uyarınca yapıldığından, sözü edilen "tahranın" zoralımına ilişkin kararın temyize tabi olup olmadığının da 765 sayılı TCY döneminde geçerli olan sisteme göre belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Temyiz edilebilirlik sınırı Hukuk Usulü Muhakemesi yasasının 427. maddesinde, 21.07.2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 14.07.2004 gün 5219 sayılı Yasanın 2-c maddesi ile yapılan değişiklikle "40 milyon" olan kesinlik sınırı "1 milyar" liraya çıkarılmış, Ek-4 maddesinde ise müteakip yıllar için kesinlik sınırının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Karar tarihinin 12.10.2006 olduğu somut olayda temyiz edilebilirlik sınırı 1.090 olduğu temyiz edilebilirlik sınırı 1.09. Liradır.
26.09.2004 gün ve 5236 sayılı Yasının 16. maddesiyle değişik HUMY'nın 428. maddesindeki kesinlik sınırı ise ancak Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamasından sonra uygulanabileceğinden, olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Açıklandığı üzere; somut olayda, "69" lira olan ceza miktarının 1412 sayılı CYUY'nın halen yürürlükte bulunan 305/1. maddesindeki suçta kullanıldığı için zoralımına karar verilen "tahranın" bilinen değerinin de HUMY'nın 427. maddesindeki kesinlik sınırının altında olması nedenleriyle, sanık hakkında mağdur Abdullah Yalmancı'yı kasten yaralamaya teşebbüs suçundan verilen hükmün temyiz edilebilirlik kabiliyeti bulunmamaktadır.
Bu itibarla, kabulüne, belirtilen hükmün yönünden Özel Daire kararının kaldırılmasına ve temyizin reddiyle dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23.01.2009 gün ve 21787-520 sayılı kararının sanık Çetin Bağdu'nun mağdur Abdullah Yalmancı'ya karşı işlediği kasten yaralamaya teşebbüs suçuyla ilgili bölümünün KALDIRILMASINA,
3- Sanık Çetin Bağdu hakkında, mağdur Abdullah Yalmancı'yı kasten yaralamaya teşebbüs suçundan verilen hüküm 1412 sayılı CYUY'nun 305. maddesi kapsamında sayılan kesin nitelikteki hükümlerden olması nedeniyle, sanığın bu suçtan verilen hükme yönelik temyiz isteminin aynı Yasanın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın, Erzincan 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.