Yargıtay 8 HD., 2013/2526 E., 2013/6153 K
6100 sayılı HMK.nun Geçici 3/3. maddesinin düzenlemesi ile Bölge Adliye Mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemeler göreve başlayana kadar 1086 sayılı Kanunun 6100 sayılı Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanacaktır. Bu durumda HMK.nun 341.maddesi ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ile bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurma Bölge Adliye Mahkemelerine görev olarak verildiğine göre, HMK'nun 391/3.maddesi gereği ihtiyati tedbir isteğinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna gidilebileceği ve bu isteğin Yargıtay tarafından inceleneceği hususunda duraksamamak gerekir. İhtiyati tedbir öğretide "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir (Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes). Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.
Nitekim 6100 sayılı HMK'nun onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında "geçici hukuki korumalar" olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır.
Mahkemenin kararında gösterdiği ret gerekçesi dosyaya uygun düşmemektedir. Davacı tarafından toplam 14 adet taşınmaz ve iki adet araç dava konusu yapılmak suretiyle katılma alacağı ile faiz isteğinde bulunmuştur. Bu tür davalarda kural olarak muhtemelen davacının hak edebileceği toplam alacak miktarı ve faizi düşünülmek suretiyle birkaç taşınmaz ya da aracın belirlenecek sürüm değeri istenen muhtemel katılma alacağı miktarı ile faizini karşılıyorsa bunlar dışında kalan taşınmazlar ve araçların üzerine tedbir koymaya gerek bulunmamaktadır. Hiç tedbirin verilmemesi halinde beklenmeyen durumların ortaya çıkacağının da göz ardı edilmemesi gerekir. Bütün sorun ihtiyati tedbirin amacına uygun bir biçimde değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması esasıdır. Tarafların karşılıklı hak ve yararlarının gözetilmesi HMK'nun 389 ve devamı maddelerinin göz önünde tutulması durumun buna göre değerlendirilip olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken resmi evliliğin devam ettiği ve henüz sona ermediği, bu aşamada katılma alacağı davasının esastan görülebilme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle isteğin reddine karar verilmesi yerinde değildir. HGK'nun 27.06.2012 gün ve ... Esas, 2012/420 sayılı Kararında; “…boşanma davasıyla birlikte ya da ayrı ayrı boşanma ve mal rejimi davaları açılmış ise boşanma kararı kesinleşmedikçe mal rejimi tasfiyesinin yapılamayacağı gözetilerek açılan mal rejimi davasının boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve bekletici mesele yapılması öngörülmüştür.” Yüksek Kurulca usul ekonomisi düşünülerek bu sonuca varılmıştır. Bu durum karşısında yerel mahkemece ihtiyati tedbirin reddi için gösterilen gerekçe yerinde görülmemektedir