ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Mehir, kocanın evlenme sırasında veya devamında ya da sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi vermesi olarak tanımlanmıştır

“İslam Hukuku’nda kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şey armağan etmesi gerekir, buna “mehir” denir… Mehrin borçlusu kural olarak kocadır. Fakat üçüncü bir kişinin koca adına ödemeyi yüklenmesi de mümkündür. Bu durumda mehrin borçlusu koca değil, taahhütte bulunan kişidir. Tediye taahhütte bulunan kişiden istenir. Üçüncü kişi kocanın haberi olmadan mehri ödemeyi yükümlenmişse, kocaya bir bağışta bulunmak istediği kabul edilir. Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez.” Yargıtay İBK. E. 1959/14, K. 1959/30

“Temlikteki amaç resmi evlilik birliğini sağlamaya yönelik ise, gayri ahlaki amaç taşımadığı için BK m. 65 uygulama yeri bulmaz.” Yargıtay 1. HD. E. 2009/12596, K. 2009/1026

“… Taraflar arasında muvazaalı işlem yoktur; mehir sözleşmeleri bu gün için de geçerlidir. Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği yazılı olma koşuluna bağlıdır. Taşınmazın sicil kaydı da davalıya intikal ettirilmiştir” Yargıtay 1. HD. E. 2011/8023, K. 2011/10250

“… Mehr-i müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanununun 110. maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanununun 238. Maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın mülkiyeti de davalıya intikal ettirilmiştir. (B.K. M. 238/1)… Bu açıklamalar karşısında temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olduğu kabul edildiği takdirde murisin mirasçısından mal kaçırma iradesiyle hareket ettiği düşünülemez.” Yargıtay 1. HD. E. 2011/8161, K. 2011/9851