ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Malvarlığının karar tarihinde değerinin belirlenmesi mümkün değil ise, karar tarihine en yakın tarihteki değeri dikkate alınarak katılma alacağı belirlenmelidir.

Yargıtay 8 HD., 2019/5848 E., 2019/11381 K

Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından; 1. Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nispi alacak hakkıdır, 2.Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır, 3. Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır, 4. Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır, 5. Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur, 6. Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK'nin 641. maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar, 7. Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur. Bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiş durumdadır, 8. Katılma alacağı alacaklısı miras payı oranında tereke borçlarından sorumludur, 9. Sağ eş katılma alacağını aldıktan sonra borca batık mirası (terekeyi) reddetme hakkı vardır, 10. Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplamaya esas alınır (TMK mad.235/1), bu sebeple davanın sürecine göre ölüm tarihi ile karar tarihi arasında uzun süre geçmiş olabilir (3-5 yıl, hatta daha fazla olabilir), 11. Sağ eşin aldığı katılma alacağı, ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır, 12-Mal rejiminin tasfiyesinde yetkili ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir, 13. Katılma alacağı oranı kanun gereği ½ (yarı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir (TMK mad. 236/1), 14. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır. Miras (tereke) hakları bakımından ise; 1. Terekeden doğan hak şahsi hak niteliğinde bir nispi alacak hakkı olmayıp, miras hukukundan kaynaklanan bir ayni hak, yani bir ayni paylaşımdır. 2. Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. (TMK mad. 641/1), 3. Terekenin tasfiyesine konu mallar murisin hem kişisel malları ve hem de edinilmiş mallarıdır. 4.Terekenin net miktarının (net terekenin) bulunması için öncelikle tasfiyede sağ kalan eşin katılma alacağının çıkarılması gerekmektedir. Böylece terekenin tasfiyesinden düşecek paydan önce eş, mal rejiminin tasfiyesinden düşecek paya sahip olacaktır. 5. Miras, miras bırakanın ölümü ile açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir (TMK mad. 575), yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanır, 6. Katılma alacağı alacaklısının miras hakkı,ölenin mirasçısı olması nedeniyle aldığı bir karşılıktır, 7. Terekenin tasfiyesi ile ilgili tüm davalarda yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir (TMK mad. 658). 8- Sağ eşin yasal miras payı birinci zümre ile 1/4, ikinci zümre ile 1/2, üçüncü zümre ile 3/4 ve hiç mirasçı kalmamış ise tamamıdır (TMK mad. 499), yani miras payı açıklandığı gibi değişkendir, 9- Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını mirasçılardan isteyebilir, mirastan feragat ve mirasın reddi, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmez, 10.Terekenin (mirasın) paylaşımı için kanunda herhangi bir süre yer almamaktadır. TMK'nin 642. maddesine göre, mirasçılardan her biri, sözleşmeye veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK mad. 639, istihkak davası için zamanaşımı söz konusudur).

Mahkemece, davalının davacı lehine SGK toplu ödemelerini yapması karşılığında, aralarında imzaladıkları mirastan feragat sözleşmesiyle, davacının taşınmazlara ilişkin talepte bulunamayacağını beyan ettiği, bu nedenle taşınmazlara yönelik alacak hakkı olmadığı gerekçesiyle, taşınmazlara yönelik talebi reddedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf talebi esastan reddedilmiş ise de, dosya kapsamına göre, davaya konu 1 ve 4 nolu taşınmazların, 16.05.2012 tarihinde davalı adına tescil edildiği, 18.05.2012 tarihli düzenleme şeklinde eş mirasından feragat sözleşmesine göre, davacının, 147 ada 127 parsel 4 numaralı dükkan ve 1 numaralı mesken niteliğindeki taşınmazlardaki eş mirasından, miras hak ve hisselerinin tamamından feragat ettiğini, eşinin sağlığında kendisinden, ölümünden sonra kanuni mirasçılarından hiçbir şekilde miras hak ve talebinde bulunmayacağını ve tüm mirasçılık haklarından ve mirasçılık sıfatından feragat ettiği beyanında bulunduğu anlaşıldığına göre, davacının 1 ve 4 numaralı taşınmazlara yönelik miras hakkından feragat ettiği, yukarıda belirtilen Dairemizin ilke ve uygulamalarına göre, sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını isteyebileceği, mirastan feragat ve mirasın reddinin, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmeyeceği, davacının edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan alacak hakkından vazgeçtiğine dair beyanı da olmadığı dikkate alınarak , davacının katılma alacağına yönelik talebi hakkında, taraf delilleri bu doğrultuda değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.