Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 18.07.2006 tarih, 2006/1840 Esas, 2006/11301 Karar tarihli karar, “…Taraflar 12.10.1979’da evlenmişlerdir. Evlilik yirmiyedi sene devam etmiştir. Eşlerin 1980 ve 1986 tarihinde iki çocukları olmuştur. Mahkemece boşanmaya esas alınan hadise 2004 yılı ağustos ayında gerçekleşmiştir. Taraflar ve tanıklar başka bir olaydan sözetmemişlerdir. Psikolog Dr. N. D. 28.02.2005 günlü raporunda eşlerin birbirlerine sevgi beslediklerini ifade etmiştir. Tarafların yaşam biçimi evliliğin sürmesi dikkate alındığında ağustos ayındaki olayın yalnızlığın sonucu olup bu olayın evlilik birliğini temelinden sarstığı kabul edilemez. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 12.02.2018 tarih, 2016/11205 Esas, 2018/1791 Karar tarihli karar, “…Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldikleri, ortak konutta birlikte yaşadıkları dosya içerisinde bulunan fotoğraflardan anlaşılmakla davacı erkek, davalı kadının kusurlarını affetmiştir. Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya karar vermek için (TMK m.166/1-2) davalının az da olsa kusurlu bulunması gerekir. Davalı için kusur sayılabilecek tüm davranışlar affedildiğine göre davalı kusursuzdur. O halde, mahkemece davacı erkek tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği yerde davanın kabulü doğru bulunmamıştır…”