Aldatılan Eş Aldatan Eşe Şiddet Göstermişse Kusurlu Kim Olur?
Mahkemece tarafların karşılıklı hakaret ettiği, davalı kadının agresif ve kıskanç olduğu, kocasını bıçakla yaraladığı ve tehdit ettiği, davacı erkeğin ise başka kadınlarla gezdiği, ... isimli bir kadınla eşini aldattığı, ailesine maddi destekte bulunmadığı gerekçeleri ile taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı erkek dilekçeler aşamasında yalnızca davalı kadının şiddet uyguladığı vakıasına dayanmıştır. Tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması mümkün değildir (HMK m.25/1). Bu durumda mahkemece, davacı tarafça usulüne uygun şekilde süresince ileri sürülmeyen ve dayanılmayan şiddet dışındaki vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenilmesi usul ve kanuna aykırıdır (HMK m.137, 140/3, 187). O halde mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı erkeğin kusurlarının, eşine şiddet uygulayan davalı kadına nazaran daha ağır olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır. Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olaylarda davacı erkek ağır kusurlu olup, gerçekleşen kusurlu davranışları, boşanma sebebiyle mevcut ve beklenen menfaatleri haleldar olan kadın yönünden aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu gibi, Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları oluşmuştur. Bu duruma göre davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/21007 E. 2018/8021 K.
Esas dava davacısının tanıklarının bir kısmının görgüye dayalı bilgileri olmadığı görülmüş ise de tanıklardan A. N.'nın esas dava davalısı kadın ile duygusal ilişkide olduklarını, fiziksel yakınlaşmalarının olduğunu beyan ettiği, esas dava davacısı erkeğin esas dava davalısı kadına yüklediği kusur atıflarından sadakatsiz davranış hususunun ispatlandığı, diğer kusur atıflarının ispatlanmadığı, birleşen dava davalısı erkeğin birleşen dava davacısına yönelik fiziksel şiddet uygulama hususunun tanıkların görgüye dayalı beyanları ile sabit olduğu, ayrıca birleşen dava davacısının tanıklarının ayrı eve çıkmama hususunu da doğrular nitelikte beyanda bulundukları, dosya içerisinde birleşen dava davacısı kadının sığınma evinde kaldığı, taraflar arasındaki basit yaralama davasının şikayetten vazgeçme sebebiyle düşürüldüğü hususlarının da mevcut olduğu, hakimin zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı bulunmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı olmadığı, aynı şekilde ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da hukuk hakimini bağlamayacağı, hukuk hakiminin kusuru ve derecesini gerekli buluyorsa ceza mahkemesinden ayrı ve bağımsız olarak yeniden değerlendirebileceği, tüm bu çerçevede dosyada mevcut deliller ile taraflar arasında basit ve tek seferlik fiziksel şiddet olmadığı, şiddetin süreklilik arz ettiği kanaatine varıldığı, birleşen dosya davacısının birleşen dosya davalısına yüklediği fiziksel şiddet ve ayrı eve çıkmamaya ilişkin kusur atıflarının dosyada sabit halde olduğu, tarafların kusur durumları değerlendirildiğinde eşit kusurlu oldukları kanaatine varıldığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin davacı- davalı babaya verilmesine, davalı-davacı anne ile ortak çocuklar arasında her ayın 1 ve 3. haftası Cumartesi saat 10.00 Pazar saat 17.00, dini bayramların ikinci günü saat 10.00 son günü saat 17.00, her yıl sömestre tatili 1. günü saat 10.00 - 7. Günü saat 17.00 - 1 Temmuz saat 10.00- 30 Temmuz saat 17.00, her yıl yıllık 1. ara verme 1. günü saat 10:00 son günü saat 17:00 saat ve tarihleri arasında davalı tarafından alınarak bakılıp gözetildikten sonra süre bittikten sonra esas dosya davacısı babaya teslimi ile kişisel ilişki kurulmasına, çocuklar yararına takdir edilen tedbir nafakalarının kararın kesinleşmesine kadar devamına, karar kesinleştikten sonra ayrı ayrı aylık 200,00'er TL iştirak nafakasının esas dosya davalısından tahsiline, tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Fethiye Aile Mahkemesi 2018/955 E., 2020/946 K.
Tarafların 29.11.2008 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince tespit edilen, Bölge Adliye Mahkemesince de doğru bulunan olaylara göre erkeğin son olayda eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik süresince eşini aldattığı, hakaret ettiği, evlilik birliğinde olması gereken saygıyı ve sadakati eşine göstermediği, ayrılık döneminde eşine ekonomik şiddet uyguladığı, buna karşılık kadının da fiili ayrılık döneminde sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği, böylece boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kadının ise az kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Özel Daire ise gerçekleşen bu olayların yanında kadının; eşine sürekli ağır hakaretler ettiği, kavgacı ve agresif davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle eşlerin eşit kusurlu olduklarını ve eşit kusurlu eş yararına tazminat ödenmesine karar verilemeyeceğine işaret ederek hükmü bozmuştur. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dinlenen tanıklardan özellikle ...'in bizzat görgüye dayalı olarak \"davacının sürekli kavga çıkarmaya çalışan bir karakteri vardı abime sürekli bağırıp çağırırdı ufak sebeplerden kavga çıkarırdı ailesinde ve sosyal çevresinde kavgacı bir kişiliği vardı bir gün hep birlikte dışarda yemege gittiğimizde restoranttta çatalı tabağı fırlatıp -bu nasıl yemektir Allah kahretsin- şeklinde bağırarak gerginlik çıkarmıştır, abim doktor olduğunu için Antalya da tanınan bir insandır ancak davacının bu dikkatsiz davranışları onun itibarını zedelemiştir,... Ben tarafların ben bir çok kavgasına şahit oldum davacının abime çok hakaret ettiğini gördüm, bir gün gene ben onlardayken abim tırnak makasının nerde olduğunu sordu davacıda -götüme mi soktum nerden bileyim- dedi, abimde davacıya -sen bir kadınsın benim kardeşimin yanında nasıl böyle konuşuyorsun- dedi, oda abime -ben kadınımda acaba sen erkekmisin ibne- dedi buna da şahit oldum\" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Görgüye dayalı bu beyanlara göre tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında, Özel Daire bozma kararında esas alındığı gibi eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2022/769 E. 2023/1081 K.
davalı- davacı kocanın, davacı-davalı kadına şiddet uyguladığı, müşterek ikametgahın kilidini değiştirdiğinin ceza mahkemesi ilamı ve 05.01.2010 tarihli tutanakla sabit olduğu; öte yandan davacı kadının “kocasını sevmediği” şeklinde beyanda bulunduğunu bildiren tanık kayınpederi R.. S.. ile aralarında ceza dosyasına yansıyan husumet bulunduğu; tüp bebek tedavisine yanaşmadığını söyleyen tanık M.. S..’ün kocanın kardeşi, diğer tanıkların da davalı-davacı eşin mesai arkadaşları olduğu; buna karşılık davacı-davalı Saliha tanıklarından T.. P..’in, bu beyanların aksine kocanın çocuk istemediğini beyan etmesi karşısında, davacı kadına atfedilecek bir kusurun varlığı kanıtlanamadığından, bu yöne değinen yerel mahkeme direnme kararı yerindedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1992 E. 2015/1724 K.