ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

VEKALET ÜCRETİNİN HÜKÜMDE YAZILMAMASI -HÜKMÜN TAVZİHİ

VEKALET ÜCRETİNİN HÜKÜMDE YAZILMAMASI -HÜKMÜN TAVZİHİ

 

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/6547 E. 2024/320 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ: Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/320 E., 2021/21 K.

Taraflar arasındaki miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik tavzih talebi üzerine Mahkemece 12.04.2021 tarihli ek karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince mahkemenin ek kararına yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Mahkemenin 12.04.2021 tarih ve 2019/320 Esas, 2021/21 Karar sayılı ek kararının kaldırılmasına, davalılar vekilinin mahkemenin asıl kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 14.08.1993 tarihinde vefat eden muris ...'un sağ mirasçıları olduğunu, müteveffa adına kayıtlı taşınmazların paylaşımı ve temliki hususunda Alaşehir Noterliğinin 17.12.1996 tarih 16846 yevmiye sayılı Düzenleme şeklinde Miras Taksim sözleşmesi yapıldığını, tüm mirasçıların katılımı ile gerçekleşen miras taksim sözleşmesinin 7 maddeden ibaret olduğunu, 1 inci, 6 ncı ve 7 nci maddelerinin müvekkillerinin murisi ... lehine paylaştırma ve temlik içerikli olduğunu, halihazırda kök muris ... adına kayıtlı bulunan; sözleşmenin 1 inci maddesinde ..., ... Kasabası, Gerengeçidi Mevkiinde kain 41.800 m2 miktarındaki 405 parselde (1/4'e isabet eden) 10450/41800 hisse diye geçen, yeni haliyle Manisa ili, ... ilçesi, ... Mah., 274 ada, 19 parsel sayılı 42.780,29 m2 miktarındaki taşınmazın 1/4'üne isabet eden kısmın ve sözleşmenin 7 nci maddesinde ..., ...Kasabası, 21 paftada kayıtlı 780 m2 miktarındaki arsanın 1/2 hissesi diye geçen, yeni haliyle Manisa ili, ... ilçesi, ...Mah., 233 ada, 30 parsel sayılı 752,30 m2 miktarındaki taşınmazın 1/2 sine isabet eden kısmın tapu kayıtlarının iptali ile müteveffa ...için Alaşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/490 Esas, 2000/531 Karar sayılı dosyasından alınan veraset ilamındaki paylar oranında müvekkillerin adlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir .

II. CEVAP

Davalılar ..., ..., ... vasisi ..., ..., ..., ... cevap dilekçesinde; bu davanın davalısının tapu müdürlüğünün olması gerektiğini, ... mirasçılarının sözleşmenin ifasına yanaşmadıklarını, davayı noter sözleşmesine göre kabul ettiklerini, davanın açılmasına sebebiyet vermedikleri için aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmemedilmemesini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ön inceleme duruşmasından önce 07.10.2019 tarihinde davalılardan ..., ... vasisi ..., ..., ..., ... imzaları bulunan dilekçeyle davayı kabul ettiklerini beyan etmişler, diğer davalılardan ..., ... ve ...'un ise söz konusu evrakta isimleri bulunmasına rağmen evrakı imzalamamışlar, söz konusu kişilerin vekili yargılamanın 6 ncı celsesinde tüm davalılara ilişkin kabulün bulunduğunu beyan etmiş, bu nedenle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308 inci ve 312/1 nci maddeleri dikkate alınarak davanın kabulüne; Alaşehir Noterliğinin 17.12.1996 tarih, 16846 sayılı düzenleme şeklindeki miras taksim sözleşmesi dikkate alınarak Manisa ili, ... ilçesi, .../... Mahallesi, 274 ada, 19 parsel sayılı taşınmazın 1/4 üne isabet eden kısmın ve ... ilçesi, .../...Mahallesi, 233 ada, 30 parsel sayılı taşınmazın 1/2 sine isabet eden kısmın ... mirasçıları adına Alaşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/490 Esas, 200/531 Karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında iptal ve tesciline karar verilmiştir.

B. Tavzih Kararı

Davacı vekilinin tavzih talebi üzerine 12.04.2021 tarihli ek karar ile; "davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 6/1 maddesi uyarınca 41.731,46 TL vekalet ücretinin (davalılardan ön inceleme tutanağından önce kabul beyanında bulunanların sorumluluğu yarısı, kabul beyanında bulunmayanların sorumluluğunun tamamı olduğu dikkate alınarak ) davalılardan alınarak davacıya verilmesine," olarak belirtilerek HMK. 304/1 uyarınca hükmün düzeltilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve arkadaşları vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; müvekkillerinin tensipten önce dosyaya sundukları 07.10.2019 tarihli dilekçeleri ile davayı kabul ettiklerini, müvekkillerinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, müvekkillerinin zorunlu davalı durumunda olduğunu, müvekkilleri aleyhine mahkeme masrafları ve vekalet ücreti yükletilemeyeceği, davacıların sonradan verdikleri hükmün tamamlanması ve tavzihi dilekçelerini ve bu hususta verilen kararı ve bu dilekçe verilmeden önce masraflar yönünden verilen kararları kabul etmediklerini kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; MK'nın 304 ve 305/A maddeleri kapsamında olmadığı ve maddi hata veya çelişki bulunmadığı anlaşılan mahkeme kararında vekalet ücretinin eksik hesaplandığı hususunun ancak kanun yoluna başvurularak ileri sürülebilecek olup, mahkemece; vekalet ücretinin yeniden hesaplanarak hüküm altına alındığı 12.04.2021 tarihli ek kararın doğru olmadığı ve kaldırılması gerektiği ve asıl karar ile 16.456,98TL vekalet ücretinin davacıya ödenmesine ilişkin verilen kararın ise; davayı kabulün, AAÜT'nin 6/1 maddesine göre mahkemenin ön inceleme tutanağının düzenlenmesinden sonra yapıldığı anlaşıldığından, belirlenen vekalet ücretinin yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davalılar ... ve arkadaşları vekilinin mahkemenin ek kararına yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkemenin 12.04.2021 tarih ve 2019/320 E., 2021/21 K. sayılı ek kararının kaldırılmasına, davalılar ... ve arkadaşları vekilinin, mahkemenin asıl kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; yerel mahkeme ve istinaf mahkemesince verilen karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre müvekkil lehine hesaplanacak nispi vekalet ücreti; ilk 40.000,00 TL için (%15) 6.000,00 TL, sonraki 50.000,00 TL için (%13) 6.500,00 TL, sonraki 90.000,00 TL için (%9,5) 8.550,00 TL, sonraki 250.000,00 TL için (%7,0) 17.500,00 TL, sonraki 63.629,15 TL için (%5) 3.181,46 TL olmak üzere toplamda 41.731,46 TL gerektiğinden kararın düzeltilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; bu davada müvekkillerinin zorunlu davalı olmaları nedeniyle mahkeme masrafları ile vekalet ücreti yükletilmemesi gerektiğinden kararın düzeltilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 676 ncı maddesi "Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır." şeklinde düzenlenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 676 ncı maddesi (743 sayılı MK. md. 611–612), mirasçıların tereke üzerinde yapacakları taksimin, keza mirasçıların birbirleri ile miras paylarının temliki konusundaki yapacakları sözleşmelerin aynı Yasa’nın 677 nci maddesi hükmü gereğince geçerli olması için yazılı olması koşulunu öngörmüştür. Her iki halde de, yapılacak tasarrufların murisin ölümünden sonra gerçekleştirilmesinin olanaklı bulunduğu sabittir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu’nun 678. maddesi düzenlemesi ile de, murisin sağlığında ileride (murisin ölümünden sonra) intikal edecek terekedeki hakkıyla ilgili olarak bir mirasçının diğer mirasçılarla veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması ve ayrıca miras bırakanın da sözleşmede yer alması ve onun katılımıyla gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu kuralına yer verilmiştir.

6100 sayılı HMK'nın 304. maddesi gereğince sadece hükümdeki yazı ve hesap hataları mahkemece re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. HMK'nın 305. maddesinde de hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların tavzih yoluyla sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bir başka anlatımla hükmü değiştirici nitelikte, taraflara tanınan hakları ve yüklenen borçlar değiştirir mahiyette hüküm genişletilemez ve sınırlanamaz (HMK m. 305/2).

Başka bir anlatımla hakim kararını verdikten sonra bu kararını değiştiremez. Ancak bazı hallerde hüküm, açık olmayabilir, uygulanmasında bazı tereddütler ortaya çıkabilir ya da birbirine aykırı fıkralar içerebilir. Bu durumda taraflara mahkemeye başvurarak hükmün tavzih edilmesini (açıklığa kavuşturulmasını, açıklanmasını), varsa çelişkinin giderilmesini isteme olanağı tanınmıştır.

Mahkeme, tavzih talebini haklı görür ise hükümdeki açık olmayan hal, tereddüt ya da çelişkiyi ortadan kaldırır. Ancak tavzihle hükümde belirtilen haklar ve borçlar sınırlandırılmayacağı gibi genişletilemez ve değiştirilemez. Bu çerçevede hükmün tavzihine karar veren mahkeme, daha önce unuttuğu bir hususu hükme ekleyemez ya da hükmünü düzeltemez. Zira tavzihin amacı, hükümdeki hatanın düzeltilmesi ya da eksik kalan, unutulan talepler hakkında karar verilmesi değildir.

Değerlendirme

Davacılar vekilinin temyiz incelemesinde; hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK'nın 361. maddesi uyarınca kural olarak istinaf yoluna başvurmayan tarafın temyiz yoluna başvuramayacağı, ancak hukuki yararının bulunması halinde kararı temyiz edebileceği açıktır. Bir başka deyişle, istinaf yoluna başvurmayan taraf, diğer tarafın istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından aleyhine hüküm kurulması halinde temyiz yoluna gidebilecektir.

Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin lehine verdiği kabul kararına karşı davacılar vekili tarafından vekalet ücretinin eksik hesaplandığına yönelik tavzih talebinde bulunulmuş, mahkemenin 12.04.2021 tarihli ek kararı ile talebi kabul edildiğinden davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmamıştır. Ancak HMK'nın 305/2 nci maddesi hükmü gereğince tavzih yoluyla hükmün değiştirilmesine olanak bulunmadığından davacı tarafın tavzih talebinin kabulüne karar verilmiş olması onun lehine hak doğurmayacaktır. Bölge Adliye Mahkemesince davacı aleyhine hüküm kurulmadığı, sadece tavzih kararının yok hükmünde olduğuna karar verilerek ek kararın kaldırılmış olması nedeniyle davacının vekalet ücretine yönelik istinaf yoluna başvurması gerekirken 6100 sayılı Kanuna aykırı davranarak yalnızca istinaf sebebi yapılabilecek bir nedenle tavzih talebinde bulunduğundan, istinaf başvurusu yapmadan temyiz yoluna başvuramayacağı kuşkusuzdur.

Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Peşin yatırılan harcın davacılara iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

İlk Derece Mahkemesi kararı tavzihle birlikte değerlendirildiğinde; karar davacının lehine olduğundan ve kararı istinaf etmesinde hukuki yararı olamayacağı için istinaf etmemesi hayatın olağan akışına uygun bir davranıştır. İstinaf kararı üzerine vekalet ücretine ilişkin tavzih kararı kaldırıldığından, davacının bu aşamadan sonra aleyhine karar verilmiş olup, istinaf kararını temyize getirebilir. Temyiz dilekçesinin açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmesi yerine incelenmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2020/4026 E. 2021/1569 K.

Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkiline ait 8889 parsel sayılı taşınmaza komşu 8890 parsel sayılı taşınmazın maliki olan davalının, yaptığı temel kazısı ve inşaat nedeniyle müvekkiline ait taşınmazda bulunan binanın temelinde kayma ve eğim oluştuğunu, Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/45 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporundaki tespite göre müvekkiline ait binadaki zararın komşu taşınmazda yapılan inşaattan kaynaklandığını ileri sürerek anılan dosyada eski hale getirme bedeli olarak belirlenen 35.000,00TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin inşaata başlamadan önce gerekli tüm önlemleri ve izinleri aldığını, inşaatın devamı sırasında da komşu parselde bulunan binalara herhangi bir zararının olup olmadığı hususunda Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığından rapor alındığını ve kazının komşu yapılara herhangi bir olumsuz etkisinin görülmediğinin bildirildiğini, davacıya ait binanın 1999 depreminde hasar gördüğünü ve Afet İşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan hasar tespit listesinde binanın hasarlı olarak yer aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 05.02.2018 tarihli ilamı ile özetle; mahkemece, davalının taşınmazında yaptığı inşaata ve davacının taşınmazında bulunan binaya ilişkin inşaat yapım aşamasından itibaren tüm bilgi ve belgelerin getirtilerek mahallinde yeniden keşif yapılması; zararın meydana gelmesinde davacının müterafik kusurunun olup olmadığının tespit edilmesi ve 1999 depreminin hasarın meydana gelmesinde etkisinin olup olmadığının incelenerek varsa depremin etkisinin oranlanmak suretiyle belirlenmesi; daha önce alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin de giderilerek hüküm kurmaya ve denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak, Serdivan Belediyesi'nden taraflara ait inşaat ve binalara ilişkin tüm bilgi ve belgeler temin edilmiş; mahallinde üç kişilik uzman bilirkişi heyeti eşliğinde yeniden keşif yapılmış ve 13.04.2019 tarihli bilirkişi heyet raporu doğrultusunda, davacıya ait binada meydana geldiği belirtilen zararda davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin tavzih talebi üzerine mahkemece, 17.06.2019 tarihli ek karar ile davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin 4.200,00TL olması gerekirken hükümde 420,00TL yazıldığı ve davalı tarafça yapılan yargılama giderleri ile ilgili hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, davalı lehine 4.200,00TL vekalet ücretinin ve davalı tarafça yapılan 1.022,10TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiştir.

Davacı vekilinin hükme ve ek karara yönelik temyiz talebi üzerine, Dairemizin 08.07.2020 gün ve 2019/3684 Esas, 2020/4493 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına ve 17.06.2019 tarihli ek kararın “mahkemenin 28.05.2019 tarihli gerekçeli kararında davalı lehine 420,00TL vekalet ücretine hükmedildiği, davalı tarafından yapılan yargılama giderleri ile ilgili ise herhangi bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar mahkemece, davalı vekilinin tavzih talebi üzerine dosya yeniden ele alınarak, 17.06.2019 tarihli "tashih kararı" ile davalı lehine gerekçeli kararda hükmedilen 420,00TL vekalet ücretinin 4.200,00TL olarak düzeltilmesine ve davalı tarafından yapılan 1.022,10TL yargılama giderleri ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmiş ise de davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacı aleyhine olacak şekilde arttırılması, ayrıca mahkemenin gerekçeli kararında yer almayan ve davalı tarafından yapılan yargılama giderleri ile ilgili olarak yeni bir hüküm kurulmak suretiyle HMK'nun 305. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Davacı vekili, asıl kararın onanmasına yönelik, davalı vekili ise ek kararın bozulmasına yönelik olarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1) Davacı vekilinin karar düzeltme taleplerinin incelenmesinde;

Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve Dairemizce de benimsenen mahkeme kararının gerekçesine göre hüküm usul ve yasaya uygun bulunmuş, temyiz istemi bu gerekçelerle karşılanarak onanmıştır.

Dairemizin onama ilamında düzeltilmesi gereken bir yön bulunmadığından, HUMK’nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.

2) Davalı vekilinin karar düzeltme taleplerine gelince;

a) Tashih kararıyla, mahkemenin gerekçeli kararında yer almayan ve davalı tarafından yapılan yargılama giderleri ile ilgili olarak yeni bir hüküm kurulmak suretiyle HMK'nun 305. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından mahkemece verilen 17.06.2019 tarihli ek karar, yargılama giderleri ile ilgili kısım yönünden Dairemizce yasal ve hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle bozulmuş olup, karar düzeltme istemi HUMK’nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine dayanmamaktadır. Bu nedenle yerinde olmayan istemin reddi gerekmiştir.

b) Tashih kararının vekalet ücreti ile ilgili olan hususlarının bu kez yapılan incelenmesinde;

Somut uyuşmazlıkta, davacı dava değerini 35.000,00TL olarak belirterek ve harçlandırarak komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteminde bulunmuştur. Bu durumda bu değer üzerinden davalı lehine 4.200,00TL nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, hükümde sehven bir adet ‘0’ (sıfır) rakamının eksik yazılması ile 420,00TL vekalet ücretine hükmedilmiş ve davalı vekili tarafından hem vekalet ücretinin eksik yazılması hem de yargılama giderleriyle ilgili hüküm kurulmaması nedeniyle tavzih talebinde bulunulmuştur.

HMK'nun 304. maddesinde düzenlenen "Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.” hükmü gereğince mahkemece, davalı lehine hükmedilen 4.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesi hususunda verilen 17.06.2019 tarihli ek karar, kanuna uygun olup söz konusu ek kararın vekalet ücreti yönünden onanması gerekirken, maddi hata nedeniyle bozulduğu bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından davalı vekilinin vekalet ücreti kısmıyla sınırlı olmak üzere ek kararın bozulmasına yönelik karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 08.07.2020 gün ve 2019/3684 Esas, 2020/4493 Karar sayılı mahkemenin ek kararına yönelik bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün belirtilen gerekçe ile aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin Dairemizin 08.07.2020 gün ve 2019/3684 Esas, 2020/4493 Karar sayılı ilamında verilen hükmün onanmasına yönelik tüm karar düzeltme nedenlerinin REDDİNE, aynı yasanın 442/son ve 4421 sayılı Kanunun 2 ve 4/b-1 maddeleri delaletiyle takdiren 490,00TL para ceza ile bakiye 10,30TL karar düzeltme ret harcının düzeltme isteyen davacı vekilinden tahsiline, (2) numaralı bendin (a) fıkrası uyarınca davalı vekilinin sair karar düzeltme nedenlerinin REDDİNE, (2) numaralı bendin (b) fıkrası uyarınca davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, ek kararın bozulmasına ilişkin Dairemizin 08.07.2020 gün ve 2019/3684 Esas, 2020/4493 Karar sayılı ilamının kısmen KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün 3. bendinde yer alan "420,00 TL" ibaresi hükümden çıkarılarak yerine, "4.200,00TL" ibaresinin yazılmasına, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, 08.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/20821 E. 2018/8232 K.

 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından boşanma ve ferileri ile 25.05.2016 tarihli tavzih kararı yönünden; davacı erkek tarafından ise katılma yoluyla nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

Kendisi yoksul olan eş yoksulluk nafakası ödemekle sorumlu tutulamaz. Toplanan delillerden davalı erkeğin malulen emekli olduğu ve üç ayda bir 850 TL maaş aldığı, aldığı bu maaşın kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunmadığı anlaşılmaktadar. Bu haliyle kadına yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü tutulamayacağı açıktır. Gerçekleşen duruma göre kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.

Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya tarafların birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir (HMK m. 304-1).

Tavzih ise yeterince açık olmayan veya icrasında duraksama uyandıran yahut birbirine aykırı fıkralar ihtiva eden hükümlerin, açıklanması, tereddüt veya aykırılığın giderilmesi için kararı veren mahkemeye tanınan bir yoldur. Hükümde unutulan veya gösterilmemiş olan bir hususun tavzih (HMK m. 305) yoluyla hükme ilave edilmesi mümkün değildir. Taraflara tanınan hakları yüklenen borçlar tavzih yoluyla sınırlandırılıp, genişletilemez(HMK m. 305/2).

Somut olayda, davacının boşanma davası kabul edilmiş, kısa karar ve gerekçeli kararda yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verildiği, davacı vekilinin düzeltim talebi üzerine, 25.05.2016 tarihli şerh ile gerekçeli kararın arka sayfasına "tavzih kararı" başlığı altında "1.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, "ŞEKLİNDEKİ BENDİN EKLENMEK SURETİYLE TAVZİHEN DÜZELTİLMESİNE," şeklinde yeni bir hüküm eklendiği anlaşılmaktadır. Kararın hüküm fıkrasında vekalet ücretine yer verilmemiş olması, maddi hata niteliğinde olmayıp, bu eksiklik hükmün tashihi (HMK m. 304) yoluyla giderilemez.

Hükmün tavzihi (HMK m. 305) yoluyla da taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Bu husus ancak temyiz konusu yapılabilir. Bu sebeple mahkemece talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüyle maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin tavzih kararı şeklinde yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.