Y. 9. HD. 26.02.2019 T., 2016/23230 E., 2019/4741 K
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26/02/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, davalıya ait Tv Net Televizyonu'nda 30.04.2008-02.05.2013 tarihleri arasında çeşitli görevlerde çalıştığını, çalışma saatlerinin haftanın 6 günü sabah 10.00'dan akşam 19.00'a kadar olduğunu, işveren nerede görevlendirme verirse orada mesai olarak belirtilen sürelerin çok üzerinde çalışmak durumunda kaldığını, işin niteliği gereği dış çekimleri ayarlamak için geç saatlere kadar kurum bilgisi dahilinde dışarıda çalışmak zorunda kaldığını, davalı kurumdaki eleman eksikliği nedeniyle birçok alanda hizmet etmek durumunda kaldığını, işlerin yetişmesi için yeri geldiğinde kurgu-montaj işi ile uğraştığını, yapımcılık ve resim seçiciliği işlerini yaptığını, davalı kurumda fedakarlıkla çalıştığı 5 yıllık süre boyunca iş yetiştirebilmek adına sabahlara kadar çalıştığını, ancak bu çalışmalarının karşılığı olarak kendisine herhangi bir fazla çalışma ücretinin ödenmediğini, davalı kurumdan 2013 yılı itibariyle aldığı son ücretinin 2.000,00 TL olduğunu, sözleşmede yer almasına rağmen kendisine herhangi bir yol ücreti ödenmediğini, Ramazan'da bütün Pazar günleri de dahil hiç izin yapmadan çalıştığını, Ramazan ve Kurban Bayramları'nın ilk günü bayram namazlarının canlı yayınlanması işinde ve yılbaşı özel programlarında görevli olmasına rağmen bu ek işler için herhangi bir ödeme yapılmadığını ve izin de kullandırılmadığını, dini bayram tatilleri 4 gün ise mutlaka bir günü çoğunlukla iki günü kesin olarak çalıştığını, milli bayramlarda da sürekli olarak çalıştığını ancak kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını, 07.04.2013 tarihi itibariyle evlilik iznini ve ardından yıllık iznini kullanıp döndüğünde işçilik haklarının ödenmesi ve mesai saatleri noktasındaki sıkıntıların giderilmesi talebini ilettiğini ancak aldığı cevaplardan tatmin olmayınca bu sorunların giderilmemesi ve yeni evli olmasına bağlı olarak işten ayrılmak istediğini kuruma bildirdiğini, 5 yıllık bir iş ilişkisinden doğan güven gereği kurumu ile sulh olarak ayrılmak istediğinden işinden ayrıldığını bildirir bir dilekçe yazarak bunu kurumuna teslim ettiğini, bu dilekçeyi vermesi karşılığı olarak kendisine işçilik alacaklarının ve özellikle kıdem tazminatının ödeneceği taahhüdünü aldığını ancak kurumu tarafından kendisine kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek; kıdem tazminatı ile fazla mesai ve genel tatil ücretlerinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının 30.04.2008 tarihinde müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, 30.04.2008-03.12.2008 tarihleri arasında haber dışı birimlerde idari görev aldığını, 03.12.2008-02.05.2013 tarihleri arasında yönetmen olarak Basın İş Kanunu'na tabi olarak çalıştığını, bu nedenle evlilik nedeniyle iş akdini fesheden davacı hakkında 1475 Sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesinin uygulanma imkanının olmadığını, davacının istisnai olarak yaptığı ulusal bayram ve genel tatil çalışmasına karşılık gelen bütün ücretlerinin kendisine ödendiğini, bu durumun davacıya ait ücret bordrosu ve bu bordrolar ile birebir örtüşen davacı hesap dökümünün karşılaştırılmasından anlaşıldığını, davacının çalıştığı süre boyunca aylık ücretini ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin tahsil ettiğini, ihtirazi kayıt içermeyen ücret miktarının o aya ilişkin işçinin yaptığı normal mesai, fazla mesai, bayram ve resmi tatillerdeki mesailerini de içerdiğinin kabul edilmesi gerektiğini, dosyaya ibraz edilen bordroların bir kısmının davacı imzasını haiz iken bir kısmında ise imza bulunmamakla beraber söz konusu bordro içeriklerinin doğruluğunun hesap dökümlerinin karşılaştırılması ile ortaya çıkacağını, davacının denkleştirme usulü ile çalışıyor olması nedeniyle fazla mesai yapmadığını, dosyaya sunulan davacıya ait işe giriş ve çıkış saatlerini gösteren tablolarda davacının mesaiye saat 11.00-12.00 gibi başladığını hatta bazı günler mesai başlangıcının öğlen 13.00-14.00 olduğunu, bunun sebebinin denkleştirme usulü olduğunu, davacının pek çok hafta haftalık çalışma saati olan 48 saati dahi tamamlamadığını, davacı ile akdedilen iş sözleşmesinin fazla mesai başlıklı 10.1 maddesine göre işverenin talebi üzerine çalışanların Kanun'da belirtilen sınırı aşmamak kaydıyla fazla mesai yapacağının kararlaştırıldığını, buna göre davacının 270 saat fazla mesai yapmayı kabul ettiğini, 270 saatlik bu fazla mesainin Yargıtay içtihatları gereğince mahsup edilmesinden sonra fazla mesai alacağının hesap edilmesi gerektiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı işçinin 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında gazeteci olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Basın çalışanlarıyla ilgili 5953 sayılı Yasanın 1 inci maddesinde, “Bu Kanun hükümleri Türkiye'de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki işçi tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır. Bu Kanunun şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir” şeklinde kurala yer verilerek Kanunun kapsamı ve gazeteci tanımı ortaya konulmuştur. Buna göre Kanunun kapsamında kalan işyerleri Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajansları olarak sıralanabilir. Kanunda bahsi geçen “gazete” ve “mevkute” gibi kavramların nesne anlamında olmadığı günlük gazete ya da daha uzun dönemsel yayınların basıldığı yer olan işletmenin anlaşılması gerektiği açıktır. Bununla birlikte gazete ve dönemsel yayının Türkiye’de yayınlanması bir başka zorunluluktur. Bahsi geçen dört tür işyerinde fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlar, Kanunda gazeteci olarak adlandırılmıştır.
Günlük veya çok kısa aralıklarla yayınlanan, günlük haber ileten, nispeten büyük boyutta basılı eser olarak tanımlanabilen gazetenin umuma hitap etmesi ve devamlılık göstermesi gerekir. Gazetenin yayınlanması bir başka anlatımla basılıp çoğaltılması gerekirse de, günümüzde teknoloji ve iletişimin geldiği nokta itibarıyla, gazetenin nesne olarak basımı ve dağıtımı bir zorunluluk değildir. Gazetenin elektronik ortamda, umuma açık olarak yayınlanması ve okuyucunun yararlanmasına sunulması da mümkündür. Dairemizce elektronik gazetelerin yayın koordinatörlüğünü yapan çalışanın, 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 9. HD. 17.4.2007 gün 2006/33909 E, 2007/11104 K.).
Fikir ve sanat işinde çalışma ölçütü, gazetecilik mesleğinin yerine getirilmesine dair ve doğrudan doğruya söz konusu alanlarda çalışmayı ifade eder. Buna göre, yazar, muhabir, redaktör, düzeltmen, çevirmen, fotoğrafçı, kameraman, ressam, karikatürist gibi çalışanlar gazetecilik mesleği ile doğrudan doğruya ilgili olup, gazeteci olarak değerlendirilmelidir. Ancak aynı tür işyerlerinde teknik sorumlu, şoför, sekreter, muhasebe elemanı, satış ve pazarlama gibi işlerde çalışanlar gazeteci olarak değerlendirilemezler.
Öte yandan 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 23 inci maddesinde (mülga 3984 sayılı kanun 38. madde), özel radyo ve televizyonların haberle ilgili birimlerinde çalışanların da 5953 sayılı Kanunun kapsamında olduğunu açıklanmıştır. Özel radyo ve televizyonların haberle ilgili birimlerinde çalışanlar yönünden fikir ve sanat işi yapma koşulu söz konusu değildir. Ancak haberle ilgili birimde çalışma kavramı, haberin oluşumuna doğrudan katkı sağlama olarak değerlendirilmelidir. Buna göre haber müdürü, muhabir, foto muhabiri, spiker, haber kameramanı gibi çalışanlar gazeteci olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, uplink görevlisi, şoför, diğer teknik ve idari personelin, haberin oluşumuna doğrudan katkıları olmadığından gazeteci kavramına dahil değildirler.
Günlük veya çok kısa aralıklarla yayımlanan, günlük haber ileten nispeten büyük boyutta basılı eser olarak tanımlanabilen gazetenin umuma hitap etmesi ve devamlılık göstermesi gerekir. Gazetenin yayınlanması bir başka anlatımla basılıp çoğaltılması gerekirse de, günümüzde teknoloji ve iletişimin geldiği nokta itibarıyla, gazetenin nesne olarak basımı ve dağıtımı bir zorunluluk değildir. Gazetenin elektronik ortamda, umuma açık olarak yayınlanması ve okuyucunun yararlanmasına sunulması da mümkündür. Dairemizce elektronik gazetelerin yayın koordinatörlüğünü yapan bir çalışanın 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun kapsamında gazeteci olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 9. HD. 17.4.2007 gün 2006/ 33909 E, 2007/11104 K.).
5953 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde, “Devlet, vilayet ve belediyeler ve İktisadi Devlet Teşekkül ve müesseseleriyle sermayesinin yarısından fazlası bu teşekküllere ait şirketlerde istihdam edilen memur ve hizmetliler hakkında bu Kanun hükümleri”nin uygulanmayacağı hükme bağlanarak, gazeteci kavramı ile bağımsızlık ve tarafsızlık unsuru arasında bir bağ kurulmuştur.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı şirketin sahibi bulunduğu Tv Net adlı televizyon kanalında haber amacı taşımayan özel programlar hazırladığını, bu kapsamda zaman zaman kurgu-montaj gibi işleri de yapmak durumunda kaldığını, gazeteci unvanı ile çalışmamakla birlikte yazılı, basılı ya da görsel medyada haber sunumu amacı ile program yapmadığını iddia etmiştir.
Davalı, davacı iş tanımının naklen banttan ya da film şeklinde yayınlanmak üzere olan programı, program ekini ve katılanları yönetmek olduğunu davacının yaptığı işin bu haliyle Basın İş Kanunu kapsamında olduğunu, davacının imzasını haiz iş sözleşmesinde de bu durumun açıkça belirtildiğini savunmuştur.
Mahkemece, "Televizyon kanalında çalışan davacının, bu çalışmasının Basın İş Kanunu kapsamında değerlendirilebilmesi için haber biriminde çalışma yapmış olması gerekmektedir. Bu nedenle davacının fiili çalışmasının hangi birimde geçtiği önemli bir husustur.
Tanık anlatımları, hizmet cetveli, davalı tarafından davacının yaptığı işe dair yetkili kurumlara yapılan bildirimlerin içeriğine göre; davacının yaptığı işin Basın İş Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, haber programlarında bu Kanun'un aradığı bağlamda çalışmadığı" gerekçesi ile davacı işçinin, 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamında davalı işveren nezdinde çalıştığı kabul edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi gereğince hakim Türk Hukukunu resen uygular. Dolayısıyla mahkeme, tarafların hukuki nitelemesi ile bağlı olmaksızın, davacının hangi yasa kapsamında kaldığını resen araştırmak ve de uygulamak zorundadır.
Bu nedenle; taraf tanıkları yeniden dinlenerek, davacının yaptığı iş ve işin nitelikleri netleştirilmeli, işyerinde alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılıp, davacının görev aldığı program kayıtları da incelenmek sureti ile davacının hizmet süresinin tamamında veya bir kısmında 5953 sayılı Basın İş Kanununa tabi olup olmadığı netleştirildikten sonra, işçilik alacakları buna göre değerlendirilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre esasa ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davalı yararına takdir edilen 2.037.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.