ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Protestodan sonra ciro yoluyla senedi eline geçirmiş olan kişinin yetkili hamil sıfatıyla kambiyo taahhüdüne dayanarak hak iddiasında bulunması mümkün değildir ve bu nedenle kötü niyet tazminatına da mahkûm edilebilir.

Yargıtay 11. HD., 28.04.2021, E. 2020/5856, K. 2021/4211

Taraflar arasında görülen davada Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 09.04.2019 tarih ve 2018/565 E- 2019/488 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 10.06.2020 tarih ve 2019/1509 E- 2020/620 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı tarafından icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, takip dayanağının 80.000,00 TL bedelli çek olduğunu, çek incelendiğinde davalının isminin araya sıkıştırıldığının görüldüğünü, bunun sonucu olarak davalı alacaklının ibraz anında çek üzerinde cirosunun bulunmadığının anlaşıldığını, davalı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, çek üzerinde geçerli bir ciro silsilesi bulunmadığından davalının icra takibi başlatmasının yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin icra takibi nedeniyle davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine ve müvekkili yararına kötüniyetli takip nedeniyle icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiş ve herhangi bir savunmada bulunmamıştır.

İlk derece mahkemesince, iddia, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu çekin üzerinde ibrazdan önce usulüne uygun şekilde davalı yararına yapılmış bir ciro bulunmadığı, çeki elinde bulunduran davalının ibrazdan sonra çeki temlik aldığı, davalının anılan çeke dayalı alacak iddiasını usulüne uygun yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, ancak davalının davaya cevap vermediği, delil de sunmadığı, yargılama sonucunda davacı hakkındaki takibin haksız olduğu sabitse de davalının kötüniyetli olduğunu kanıtlamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının keşidecisi olduğu çekin dava dışı hamil tarafından bankaya ibraz edildiği, karşılıksız işlemi yapılmasından sonra çekin lehtarının eline geçtiği ve sonraki ciroların iptal edildiği, çek lehtarından sonra gelmek üzere davalı alacaklının isminin yazıldığı, dolayısıyla davalı alacaklının dava konusu çeki alacağın temliki hükümleri gereğince devralıp keşideci hakkında icra takibi başlatması yasal bir işlem olup, içeriği itibariyle bir kötüniyet barındırmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.

Dava, çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, davanın kabulü ile davacının icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiş ve bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, Bölge Adliye Mahkemesince de davacı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kambiyo senetleri ile ilgili hak sahipliğini ispat külfeti hakkındaki TTK’nın 598. ve 702.maddelerinde “…senedi elinde bulunduranın kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde selahiyetli hamil sayılacağı…” öngörülmüştür. Ancak, somut olayda, dava konusu çekin tedavüle girdikten sonra davalı yanca, kaşesi ve ciro imzası araya sıkıştırılmak suretiyle ciro zincirinde değişiklik yapıldığı anlaşılmakta olup bu durumda davalının çekin meşru hamili sayılması mümkün bulunmadığı gibi yapılan işlemin niteliği itibariyle davalının kötüniyeti ortadadır.

Bu itibarla, davacının kötüniyet tazminatı isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken bu yoldaki istemin reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp, hükmün bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.