ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Yargıtay, belgenin onay içermeyen fotokopi niteliğinde olması halinde bu belgenin hukuksal netice doğurmak için elverişli olmadığından bahisle aldatma kabiliyetinin de bulunmadığı sonucuna ulaşmaktadır.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 04.03.2020 tarih, 2017/6408 E., 2020/2087 K

Dosya arasında bulunan suça konu veresiye fişlerinin fotokopi olduğu anlaşılmakla; belge asılları araştırılarak, yalnızca karbon nüsha olması halinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 tarih ve 232/250 sayılı kararında açıklandığı üzere, onaysız fotokopi niteliğinde olup suret belge özelliği taşımayan belgelerin hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olmadığı ve aldatıcılık niteliği bulunmayacağından belgede sahtecilik suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı, belge aslının temini halinde ise, belgelerde sahtecilik suçlarında aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğundan, suça konu belgelerin duruşmada incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve denetime olanak verecek şekilde dosya içerisine konulmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik araştırma sonucu hüküm kurulması,

Kabule göre de;

a) 5271 sayılı CMK'nin 5728 sayılı Kanun ile değişik 231/5. maddesi uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, somut bir zarara yer verilmediği, adına sahte belge düzenlenen katılan ...'ın işten çıkarılmasının, eylem nedeniyle meydana gelen doğrudan ve somut bir zarar olmadığı; sanık hakkında "özel belgede sahtecilik" eylemi nedeniyle CMK'nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel oluşturabilecek somut bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanamadığı gözetilmeden; adli sicil kaydına göre engel mahkûmiyeti olmayıp, cezası ertelenen sanık hakkında, “katılan ...'in işinden olup, suçtan doğan zararın giderilmediği” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

b)Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 53/1-c maddesindeki hak yoksunluklarının alt soy dışındakiler için uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA