ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

ZİNA SEBEBİYLE AÇILAN BOŞANMA DAVALARINDA KULLANILMASI CAİZ OLMAYAN DELİLLER

ZİNA SEBEBİYLE AÇILAN BOŞANMA DAVALARINDA KULLANILMASI CAİZ OLMAYAN DELİLLER

YEMİN Boşanma davasındaki vakıalar hakkında yemin teklif edilemese de, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği uyuşmazlık konularında yemin teklifi mümkündür. Örnek vermek gerekirse, ziynet eşyalarının iadesi davasında ispat yükü kendisine düşen taraf karşı tarafa yemin teklifinde bulunabilecektir. Yarg. 2.HD. 02.05.2017 T., 2015/25316 E., 2017/5146 K. Sayılı kararında özetle: “ Davacı kadın ziyne alacağı davasını gösterdiği delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayanmış olduğu halde, kadına yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır. Bu nedenle, ziynet alacağı istemiyle ilgili olarak yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca hüküm verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

İKRAR Yarg. 2.HD., 10.09.2012 T., 2012/3936 E.,2012/20545 K. Sayılı karar özetinde: “Medeni Kanunun 184/3. maddesinde yer alan "tarafların her türlü ikrarının hakimi bağlamayacağına" ilişkin kuralın temel amacı eşlerin kanunun öngördüğü kurallara (MK m. 166/3) uymaksızın anlaşma ile boşanmalarının önlenmesidir. Tarafların boşanma sebebi olarak ileri sürülen maddi olayların varlığını kabul etmeleri bu kuralın kapsamı dışındadır. Taraflarca maddi olayların varlığının kabulü halinde başkaca kanıt aramaya gerek bulunmamaktadır. Ancak maddi olayların boşanmayı gerektirip gerektirmeyeceği konusunu yine hakim takdir edip değerlendirecektir.Somut olayın incelenmesine gelince; taraflar boşanma konusunda anlaşmış değillerdir. Davalı koca başka kadınlarla ilişki kurarak sadakatsiz davrandığını kabul etmiş, ama defalarca özür dilediğini, pişman olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı kocanın maddi olayların varlığına ilişkin kabulü sırf boşanmayı sağlamak amacına yönelik olmayıp, maddi olayların varlığı konusunda başkaca kanıt aramaya gerek olmadığı gözetilerek boşanmaya karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Şeklindedir. Yarg. 2. HD.’nin 08.02.1994 T., 12796/1292 sy. Kararı; “...Mahkemece,davalı kadının, geceleyin evine erkek aldığı gerekçe gösterilerek karar verilmiştir. Ancak, boşanmaya hükmedilebilmesi için iddia edilen olayların delillerle ispat edilmesi zorunludur...”

HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLMİŞ DELİLLER Yarg. 2. HD’nin 14.01.2020 T., 2019/3848 E., 2020/156 K. Sayılı kararının karşı oyunda özetle: “... “kadının annesiyle yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğundan hükme esas alınamayacağı açıktır. Bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkek tamamen kusurlu olup, kadının kusurunun bulunduğu ise kanıtlanamamıştır” gerekçesi ile erkek eşin tam ve kadın eşin ise kusursuz olmasının anlaşılmasına göre kadının davasının kabulüne erkeğin davasının reddine karar vermiştir. Hüküm davacı karşı davalı erkek tarafından her iki dava ve ferilerine ilişkin temyiz edilmiştir. Davacı erkeğin, kadının "güven sarsıcı davranışı olduğuna dair " iddiasını ispata yönelik sunulan ses kaydı mevcut olup " kaydın kadının rızası dışında alınmış olması, kadının ilgili konuşma kayıtlarını kabul etmemiş bulunması ve açıkça hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu" sabit görülerek bu kayıt delil olarak değerlendirilmemiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.05.2013 tarih, 2012/5-1270 esas ve 2013/248 karar sayılı ilamında açıkça işaret edildiği üzere; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan suça ilişkin delil elde etmek amacıyla yapılan kaydın hukuka uygunluğu “bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmaması” ve “yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumların varlığı" şeklinde gelişen iki koşula bağlanmıştır. Doktrınde de desteğini bulan Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu yorumu; kişilerin mağduru oldukları bir olay ve haksız saldırı nedeniyle delilleri koruma imkanına kavuşmasını sağlayacaktır. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusu olacaktır. Somut olayda da aynı özellikte bir durum söz konusudur. Şöyle ki; davacı kocanın davalı eşini, söz konusu konuşmayı yapmaya zorlaması, ona yönelik bir plan kurması ve-veya kayda ilişkin bir düzenek kurması söz konusu olmayıp; davalı-karşı davacı kadın eşin "güven sarsıcı" davranışına ilişkin konuşmalarına tesadüfen tanık olan ve bu durumun tespitine ilişkin başkaca bir imkanı mevcut bulunmayan davacının bu konuşmayı delil olarak kullanmak amacıyla kayda alması hayatın olağan akışına uygundur. Hayatın olağan akışına ve hakkaniyet ilkesine uygun olan bu durumun hukuka aykırılığından söz edilemez. Bu itibarla söz konusu ses kaydının delil olarak kabulü ile davacı-karşı davalı erkeğin davasının kabulüne karar verilmesi ve hükmün bu sebeple bozulması gerekir. Bozma sebebine göre de yeniden hüküm kurulması zorunlu hale gelen karşı davacı kadının davasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir. Bu sebeple sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.” Şeklinde ifadelere yer vermiştir.

Gaziantep BAM 2. HD’nin 01.12.2017 T., 2017/1398 E., 2017/1628 K. Sayılı kararıda özetle: “..öncelikle, somut olayda delil elde edilirken hangi hukuk normunun ihlal edildiği tespit edilmeli, daha sonra ihlal edilen bu normun koruma amacının ne olduğu araştırılmalıdır. Normun koruma amacı ile bu normu ihlal etmek sureti ile delil elde eden tarafın menfaatlerinin karşılaştırılması sonucunda delilin değerlendirilmemesinin haksızlık teşkil edeceği; özellikle de delili elde eden tarafın başka türlü delil elde etmesinin ondan beklenemeyecek kadar güç ya da imkansız olduğu hallerde; o delil değerlendirilmelidir...” gerekçesi ile somut olay çözümlemesi yapmış fakat bu gerekçelendirme Yarg. 2. HD’nin 03.04.2019 T., 2018/1268 E., 2019/3978 K. Sayılı kararında uygun görülmemiştir.