ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Muris muvazaasına dayalı davalarda adil bir çözüme ulaşmak için, bir iç sorun olan murisin gerçek iradesi, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmelidir

Dava: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.12.2005 gün ve 2004/675 E- 672 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 20.04.2006 gün ve 2006/2837-4501 sayılı ilamı ile;

(...Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın 8507 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlarını ölümünden kısa bir süre önce 6.6.2003 tarihli akitle davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.

Davacılar, anılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşler, aynı amaç doğrultusunda başka kişilere de taşınmaz temlik ettiğini, bunların dava konusu olduğunu belirtmişlerdir. Ancak mahkemece sözkonusu temlikler üzerinde yeterince durulmamıştır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.

Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.

Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince, miras bırakanın dava dışı kişilere yaptığı temliklerle ilgili dava dosyalarının getirtilip incelenmesi, yaptığı temliklerin bir bütün halinde değerlendirilmesi ve bu suretle gerçek irade ve amacının saptanmaya çalışılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacılar vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davalının 06.12.2004 tarihli cevap dilekçesinde ve 03.01.2005 tarihli delillerini bildirdiği dilekçesinde davalının son 30 yıldır taşınmazlarını sattığı belirtilmiş olmasına rağmen, bu satışlar Tapu Sicil Müdürlüğünden araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğine göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.01.2007 gününde oybirliği ile karar verildi Yargıtay HGK. E. 2007/1-44, K. 2007/31