ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Evliliğin iptali veya boşanma veyahut mal ayrılığına geçilme talepli açılan davanın mahkemece reddedilmesi halinde ise, yasal mal rejimi sona ermeyerek hüküm ve sonuçlarını doğurmaya devam eder

Yargıtay 8. HD., 2014/19042 E., 2016/1793 K.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel(istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda, usul ekonomisi ilkesi gereğince (6100 s.lı HMK'nun 30. m) sonucunun bekletici sorun yapılması gerekir. Mal rejiminin tafiyesi kapsamında açılan alacak davasında, mal rejimi sona ermemiş veya evliliğin dolayısıyla mal rejiminin sona ermesini sağlayabilecek boşanma/evliliğin iptali davasının açılmamış olması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekir.

Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, dava mal rejiminin tasfiyesine bağlı alacak davası niteliğindedir. Eşler, 20.08.2000 tarihinde evlenmiş; taraflar arasında 22.06.2010 tarihinde açılan boşanma davası mahkemece reddedilmiş; hüküm 02.12.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Evlilik devam etmekte, mal rejimi sona ermemiştir. Hal böyle olunca, dava ön koşulu gerçekleşmediğinden, davanın HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddi yerine esastan reddine karar verilmesi doğru değilse de, ret kararı sonuç itibarıyle doğru olduğundan bu husus bozma sebebi yapılmamış, hükmün onanması gerekmiştir.