ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMA ( TCK. MD. 7 )

ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMA ( TCK. MD. 7 )

 

5237 sayılı TCK'nun 7. maddesinde;

 

(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

 

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

 

(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.

 

(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir. hükmü ile zaman bakından uygulamaya yer verilmiştir.

 

Bu ilkeye göre sonradan yürürlüğe giren yasanın bir fiili suç olmaktan çıkarması, suçun unsurlarında veya diğer cezalandırılabilme şartlarında, bu suçtan dolayı mahkûmiyetin yasal neticelerinde ceza ve hatta güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapması ve bu değişikliğin failin lehine sonuç vermesi durumunda yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar hakkında da uygulanması gerekecektir. Bu değişiklik, kesinleşmiş ancak infazı henüz tamamlanmamış hükümler ile infazı tamamlanmış hükümler bakımından da söz konusudur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2011/11-239, K.2011/281, 20/12/2011) 5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre 5237 sayılı Kanun’un zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler açısından da uygulanacak ancak kabahatler karşılığında öngörülen idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhâl uygulama kuralı geçerli olacaktır. Dolayısıyla kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “kanunilik ilkesi”nin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “lehe kanunun geriye yürümesi” kuralının uygulanması gerekir (AYM’nin 19.04.2018 tarihli, 2015/15723 sayılı “Şahin İnşaat” bireysel başvurusuna dair kararı.)

 

Öte yandan, suçun işlendiği tarihten sonra kabul edilen lehteki kanun hükmünün geriye yürümesi hakkını AİHS’nin 7. maddesinin güvence altına almadığı yönündeki içtihadını değiştiren AİHM, bu ilkenin, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı da dâhil temel bütün metinlerde tanındığını, artık Avrupa ceza hukuku geleneğinin bir parçası olduğunun kabul edildiğini, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince hâkimin, suç oluşturan eyleme kanun koyucunun orantılı bir ceza olarak belirlediği cezayı vermesinin tutarlı olduğunu, suç işleyene sadece suç işlediği tarihte daha ağır bir ceza öngörüldüğü gerekçesi ile ağır bir ceza verilmesinin ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı bulunduğunu, bunun aynı zamanda suçun işlendiği tarihten sonra meydana gelen bütün yasal değişiklikleri ve toplumun o suç karşısındaki yaklaşım değişikliğini görmemek anlamına geldiğini, lehte olan ceza hükmünün geriye yürümesi ilkesinin cezaların öngörülebilir olması gerekliliğinin bir uzantısı olduğunu, buna göre, eğer suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise, hâkimin, sanığın lehine olan ceza kuralını uygulaması gerektiğini belirtmiştir (bkz. Scoppola/İtalya no. 2, B. No: 10249/03, 17/9/2009, §§ 105-109). Buna göre, yukarıdaki hükümler (§§ 16-19) gözetildiğinde, lehe kanun değerlendirmesinde maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olması ve Mahkemece, cezası henüz infaz edilmemiş olan başvurucu hakkında lehe kanun uygulamasının yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

 

YARGITAY KARARLARI

Sanığın, katılanın yanaklarını iki eliyle kavrayarak dudağını öpmesi şeklindeki eyleminin ani, kısa süreli ve kesintili olması gözetilerek sarkıntılık düzeyinde kalan basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 102/1 maddesinde ceza aralığının iki yıldan yedi yıla kadar olduğu, hükümden önce 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçunun düzenlendiği 6545 sayılı Kanunla değişik 102/1-2.cümlesinde ise ceza aralığının iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak öngörüldüğünden 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi gözetilerek, belirlenecek lehe Kanuna göre cezalandırılması gerekirken, lehe kanun değerlendirmesinin 6545 sayılı Kanunla değişik 102/1-1.cümlesi yönünden yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Y. 14. CD. 06.05.2019, 2018/1359 E., 2019/9440 K.

Katılan ...’ın bilgi ve rızası dışında adına 2 adet sahte abonelik sözleşmesinin sanığın yetkilisi olduğu Yıldızlar Elektronik İletişim adlı iş yerinde düzenlenmiş olduğu iddiasıyla kamu davasının açıldığı somut olayda; katılanın ehliyetini 27/12/2007 tarihinde kaybettiğine dair beyanı karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenebilmesi için katılanın açık ve anlaşılabilir fotoğraflarının olduğu belgeler getirtilerek abonelik sözleşmeleri ekinde yer alan sürücü belgesi fotokopilerindeki fotoğrafın katılana ait olup olmadığı araştırılıp mahkeme huzurunda hazır edilen katılan ile fotoğrafların karşılaştırması da yapılarak sanığın abonelik sözleşmeleri yapılırken sahte kimlik belgesi ile yanıltılıp yanıltılmadığının belirlenmesi; yanıltılmadığının anlaşılması halinde ise, soruşturma aşamasında düzenlenen ön ödeme emrinin, doğrudan TK’nin 35. maddesine göre sanığın UYAP sisteminden elde edilen mernis adresine yapıldığı, bunun üzerine sanığın savunması alınmadan hakkında düzenlenen iddianameyle 5809 sayılı Kanunun 63/10. maddesinden cezalandırılması için kamu davası açıldığı, kovuşturma aşamasında da mahkemece sanık için adı geçen maddede yazılı adli para cezasının alt sınırından hesaplanacak ön ödeme teklifinde bulunulmasıyla aynı maddede yazılı 10 günlük süre içinde ön ödeme şartının yerine getirilmesi beklenerek, sonucuna göre açılan kamu davasının düşmesine veya devamına karar verilmesiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile sanığın beraatine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Y. 19. CD. 12.02.2020, 2019/33844 E., 2020/1325 K.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 gün ve 162/173 sayılı kararında açıklandığı gibi lehe olan yasanın belirlenmesi herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya sonraki yasa ile cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması olanağı doğmuşsa yargılamasının duruşmalı yapılması zorunludur. Evrak üzerinde inceleme yapılabilmesi ise ancak belirtilen bu haller dışında söz konusu olabilecektir. Hükümlü hakkında lehe olan yasanın saptanabilmesi için takdir hakkının kullanılması gerekeceğinden duruşma açılıp uyarlama yargılaması yapılarak karar verilmesi gerekirken evrak üzerinde yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Y. 2. CD. 30.04.2019, 2019/5817 E., 2019/8000 K.