TANIMLAR ( TCK. MD. 6 )

                                 TANIMLAR ( TCK. MD. 6 )

 

5237 sayılı TCK'nun 6. maddesinde;

 

  1. Ceza kanunlarının uygulanmasında;

“a) Vatandaş deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi, b) Çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi, c) Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi, d) Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler, adli ve İdari mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar, e) Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi, f) Silah deyiminden; 1. Ateşli silahlar,2. Patlayıcı maddeler,3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler, g) Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar, h) İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi, i) Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi, j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır.”  hükmü ile temel bazı kavramlar tanımlanmıştır.

 

  1. Vatandaşlık Deyimi

 

Kişinin vatandaşlığının belirlenmesinde 29.05.2009 tarih ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu esas alınır. Çift uyruğa sahip olanlarda Türk vatandaşı sayılacaklardır.

  1. Çocuk Deyiminden

 

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinde, “(1) Ceza kanunlarının uygulanmasında; ... b) Çocuk deyiminden; henüz ons ekiz yaşını doldurmamış kişi,  anlaşılır ” hükmü yer almaktadır. Buna göre, çocuk henüz ons ekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade etmekte olup, söz konusu hüküm, çocuğun suçta hem fail hem de mağdur olduğu durumlar açısından geçerli bir tanımlamayı içermektedir. Aynı Kanunun Birinci Kitap Genel Hükümler bölümünde yer alan “Yaş Küçüklüğü” başlıklı 31. maddesinde çocuk sanıklara verilecek cezaların belli oranda indirime tabi tutulduğu, buna karşılık İkinci Kitap Özel Hükümler bölümünde yer alan bazı suçlarda ise eylemin çocuk mağdurlara yönelik gerçekleştirilmesinin nitelikli hal olarak öngörülüp cezaların belirli oranlarda artırıldığı, aynı şekilde bir kısım suçların beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişilere karşı işlenmesinin de nitelikli hal olarak düzenlendiği görülmektedir. Örneğin, insan üzerinde deney, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama ve insan ticareti suçlarında eylemin çocuklara karşı gerçekleştirilmesi TCK'nda nitelikli hal olarak düzenlenmiş, bununla birlikte kasten yaralama ve yağma suçlarında “beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişilere karşı işlenmesi” nitelikli hal olarak değerlendirilmiş, kasten öldürme suçu ile işkence, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi diğer bazı suçlarda da her iki durum, yani eylemin “çocuğa ya da beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı gerçekleştirilmesi” nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Dilencilik suçunda da çocuğun ya da beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişinin kullanılması suçun unsuru sayılmıştır. Cinsel saldırı suçunun beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı işlenmesi TCK'nun 102/3-a maddesinde nitelikli hal olarak düzenlenmişken, eylemin çocuğa karşı gerçekleştirilmesi hali “çocukların cinsel istismarı” adı altında 103. maddede daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç olarak hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü üzere, bir kısım suçlarda mağdurun çocuk olması nitelik hal iken, bir kısım suçlarda beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olması, diğer bazı suçlarda ise her iki durum da nitelikli hal olarak kabul edilmiş olup, bu durum Kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olarak gözükmektedir.

  1. Kamu Görevlisi Deyimi

 

5237 sayılı TCK'nun 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; "kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi" denilmek suretiyle de "kamu görevlisi" nin tanımı yapılmıştır. Yapılan yeni tanıma göre, kişinin kamu görevlisi sayılması için aranacak yegâne ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır. Kamusal faaliyet de, anılan madde gerekçesinde; "Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir" şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca; kamuya ait yetki ve gücü kullanacak organların, bu kamusal faaliyetlerine "genel idare esaslarına" göre katılan ve yardım edenlerin de "kamu görevi" yaptıklarının kabulünde zorunluluk vardır. Bu nedenle; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendindeki "kamu görevlisi" tanımında yer alan "katılan kişi" ibaresi ile,  madde gerekçesinde yer alan "kamusal faaliyet" açılımından hareketle, bir kimsenin Ceza Yasası uygulamasında "kamu görevlisi", yapılan faaliyetin de "kamusal faaliyet" sayılabilmesi için, kamu adına yürütülen bir hizmetin bulunması, bunun da Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir siyasal karara dayalı olması ve ayrıca faaliyetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

  1. Yargı Görevi Yapan Deyimi

 

TCK m. 6/1-d’de'yargı görevini yapan' tabiri 'yüksek mahkemeler ve adlî, idarî ve askerî mahkemeler üye ve hâkimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar' şeklinde tanımlanmıştır. Bu anlamda mahkeme katibi veya mübaşiri, mahkemece görevlendirilen sosyal çalışma uzmanı, mahkeme kararının icrasını yerine getiren icra müdür ve memurları, yakalama veya zorla getirme kararlarını yerine getiren kolluk görevlileri yargı görevi yapan olarak nitelendirilemez.

  1. Gece Vakti Deyimi

 

5237 sayılı TCK'nun 6/1-e. maddesinde gece vakti deyiminden, 'güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılır' şeklinde tarif edilmiştir. Yargıtay uygulamaları uyarınca, gece vaktinin önem arz ettiği olaylar bakımından güneşin doğuş- batış zamanları Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre belirlenmelidir. Bu hususta yazışmaya da gerek görülmemiştir.

  1. Silah Deyimi

 

Tanım kapsamına giren her şey silah olmakla birlikte, silahın bir suçun temel veya nitelikli şekline ilişkin unsur oluşturduğu hallerde, kullanılan aletin işlenmesi kast edilen suç açısından elverişli olması gerekir. Başka bir deyişle, kullanılan aletin işlenmesi kastedilen suçla bağlantılı olarak elverişli silah olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Bu itibarla, bir nesne, bir suçun işlenmesi ile ilgili olarak elverişli silah niteliğini taşımakla birlikte; başka bir suç açısından bu niteliği haiz olmayabilir. Örneğin fiilen saldırıda kullanılmaya elverişli olan, sopa, taş vs. kasten yaralama suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsurunu oluşturan elverişli silah niteliğini taşımaktadır. Buna karşılık, taş, sopa, kazma ve kürek gibi aletler, devletin güvenliğine karşı suç işlemek üzere silahlı örgüt kurma suçunun unsurunu oluşturan elverişli silah niteliğini haiz değildir. (Prof. Dr. İ. Özgenç; Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 3.Bası, sh.107)

Objektif olarak, bir silahın etkisini oluşturmaya elverişli her objenin silah kapsamında görülmesi gerekir. Silahın saldırı ve savunma aracı olarak kullanılması gerekir. Bu nedenle vücut kısımları silah sayılmaz. Aracın silah sayılması için saldırı ve savunmada kullanılmak üzere özel olarak üretilmiş olması şart değildir. Öte yandan silahın taşınabilir olması gerekir. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında, aracın kullanılma biçimiyle yaratılan tehlike, objenin silah olarak değerlendirilmesinde esas alınmalıdır. Dolayısıyla, yapısına ve olaydaki kullanılış biçimine göre, yaralanmaya neden olan her çeşit araç, silah olarak kabul edilmeli ve ağırlaştırıcı neden uygulanmalıdır. (Centel/Zafer/ Çakmut; Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, sh.143, 144)

TCK.nun, kullanılmasını nitelikli hal saydığı silah, somut olayda objektif niteliğine ve kullanma biçimine göre önemli yaralanmaya yol açabilen saldırı ve savunmaya yarayan her türlü teknik araçtır. Aracın etkisini vücudun dışından mı, yoksa içerisinden mi gösterdiği önem taşımaz. Aracın saldırı ve savunma aracı olarak kullanılması zorunluluğu nedeniyle, vücudun bölümleri de silah kavramının dışında kalır. Bu nedenle yumruk, elin kenarı, çıplak ayak veya diz silah sayılmaz. Suçun işlenmesinde hayvanın araç olarak kullanılması durumunda da suç silahla işlenmiş sayılmaz. Bir aracın TCK anlamında silah sayılabilmesi için, aynı zamanda bunun taşınabilir olması da gerekir. Bu nedenle mağdurun kafasını duvara veya sert zemine vurma durumunda suç silahla işlenmiş sayılmaz. Kullanılan bir aracın silah sayılabilmesi bakımından önemli olan, somut olayda aracın kullanma biçiminden ortaya çıkan tehlikedir. Bu bakımdan kullanılan aracın silah sayılıp sayılmayacağı konusunda somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulur." (Tezcan/Erdem/Önok; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 5.Bası, sh.194, 195, 196)

  1. Basın Ve Yayın Yolu İle Deyimi

 

Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde; “Basın ve Yayın yolu ile deyiminden, her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar anlaşılır” denilmiştir. Bireysel iletişim aracıyla yapılan yayınlar bu tanımın dışında bırakılmıştır.

  1. İtiyadi Suçlu Deyimi

 

5237 sayılı TCK.nun 58. maddesinin 9. fıkrası uyarınca, bazı özel hallerde bulunan faillerin, tekerrüre ilişkin genel şartlar aranmaksızın, cezalarının mükerrilere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi esası kabul edilmiştir. Bu çerçevede tekerrürün genel şartları bulunmasa bile itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında mükerirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik hükümleri uygulanacaktır.

  1. Suçu Meslek Edinen Kişi Deyimi

 

Tanıma göre, kısmen de olsa suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağlamaya alışmış kişi suçu meslek edinen kimsedir. Başka bir deyişle suçu meslek edinen kişi, suçtan elde ettiği kazançla hayatını sürdürme alışkanlığını (mutaden) elde etmiş bir kimsedir. Başka kazanç kaynağı olsa da, ne olursa olsun her türlü suçu kazanç sağlamak için işleyen kişi suçu meslek edinen kimsedir' denilmektedir.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise meslek edinmek '1) Bir işi meslek olarak yapacak bilgi ve beceriyi kazanmak; Bir şeyi yapmayı alışkanlık haline getirmek anlamlarına gelmektedir. 5237 sayılı TCK'nun 6 (i) maddesinde suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi anlaşılmaktadır, denilmektedir. Bir kimsenin kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlaması için hukuken var denilebilecek bir suçun varlığı ile mümkündür. Bir kimsenin hukuken suç işlediği ise ancak kesinleşmiş bir ve veya birden çok kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bulunması ile anlaşılabilecektir. Aksinin kabulü, hakkında masum olması ve bu sebeple de beraat etmesi veya benzeri sebeplerle ceza almayacak kişiler hakkında da bu hükmün uygulanması sonucunu doğuracaktır ki bunu kabul etmek mümkün değildir.

  1. Örgüt mensubu suçlu deyimi

 

5237 sayılı TCK'nun 58/9. maddesinin, örgüt mensubu suçlu hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına hükmedileceği hükmünü içerdiği, anılan hükmün örgüt mensubu olma kanuni sonucundan mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak uygulanan infaza ilişkin bir düzenleme olduğu ve kazanılmış hakka konu edilemeyeceği, aynı Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 6/1-j maddesine göre örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişinin anlaşılacağı, buna göre 5237 sayılı TCK'nın 220. maddesi kapsamındaki suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün üyesi olanlar hakkında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107/4. maddesinde gösterilen koşullu salıverilme süresi ve aynı maddede düzenlenen infaz rejiminin uygulanacaktır.