ADALET VE KANUN ÖNÜNDE İLKESİ ( TCK. MD. 3 )

ADALET VE KANUN ÖNÜNDE İLKESİ ( TCK. MD. 3 )

 

5237 sayılı TCK'nun 3. maddesinde;

 

"(1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.

 

(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz. hükmü ile belirtilen ilkeye yer verilmiştir.

 

Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir. Yine bireylerin hukuka olan güvenlerinin pekişmesi ve cezanın caydırıcılık etkisinin doğru biçimde gösterilebilmesi için de ceza hukukunun temel ilkelerinden olan oranlılık ilkesine uymak gerekir. Madde ile bu hususa ceza kanunda açıkça yer verilerek, ceza kanunun adaletçi bir karaktere sahip olduğu da vurgulanmak istenmiştir.

Geçmişte ve günümüzde, insanın ırk, din, düşünce veya cinsiyeti nedeniyle uğradığı haksız muamelelerin önlenmesi, insanlık camiasının temel uğraşlarındandır. Ceza hukuku araçlarıyla yapılan ayrımcılık ise insana yönelik yapılan en zalimane uygulamalardan biridir. Özellikle totaliter rejimlerdeki ayırımcılığın ortaya çıkardığı felaketler insanlık tarihinde unutulamayacak acı izler bırakmıştır. İşte bu nedenlerledir ki insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerde ve Anayasamızda ifade edilen eşitlik ilkesine yer verilerek, ceza kanununun insancıl niteliğe sahip olduğuna da işaret edilmektedir. Ceza kanunlarının düzenlenmesinde ve uygulanmasında bireyler arasında herhangi bir sebeple ayırım yapılmamasının ifade edilmesi, aynı zamanda hukuk devletinin özünü oluşturan insan onurunun korunmasının ceza kanununda da temel değer olarak benimsenmesi anlamına gelmektedir.

 

YARGITAY KARARLARI

 

Sanık ...'ın İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Osmanağa Mahallesinde bulunan.....isimli iş yerinin sahibi olduğu, olay gecesi katılan ... ile arkadaşları....., ......ve katılanın kardeşi.....'nın sanığın işlettiği bara eğlenmeye gittikleri, katılan ve yanındakilerin aldıkları alkolün tesiri ile istek şarkı çaldırma nedeniyle bar çalışanlarıyla tartışmaya başladıkları, tartışmanın kavgaya dönüşmesi ile kavgaya dâhil olan sanığın sopa ile katılanın sol koluna vurarak hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek ve sol olecranon parçalı kırığına neden olacak şekilde katılanı yaraladığı anlaşılan olayda; bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Kadıköy Şube Müdürlüğünce düzenlenen 11.01.2012 tarihli raporda katılanın kolundaki sol olecranon parçalı kırığının hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu yönündeki rapor içeriğine karşın, kemik kırığı doğuran yaralanmalarda kırığın derecesine göre sanığın cezasında yarı oranına kadar artırım öngören TCK’nın 87/3. maddesi gereğince uygulama yapılırken kırığın yaşamsal fonksiyonlara etkisi ile orantılı olarak makul bir oranda artırım yapılması yerine Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCK'nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesini de ihlal edecek şekilde artırım oranının 1/3 olarak fazla tespitinde isabet bulunmamaktadır. Y.CGK. 05.02.2019, 2017/308 E. , 2019/61 K.

 

19.10.2013 tarihinde saat 02.20 sıralarında Zonguldak ili, Merkez ilçesi, Çınartepe Mahallesi, ...sayılı yerde bulunan Özden Tekel Bayisinin sahibi olan sanık ...’in ofisinde bulunduğu sırada, söz konusu tekel bayisinden dışarı çıkan ve sanığın arkadaşı olan tanık ...’ün iş yeri önünde sürü halinde gezen 7-8 adet köpeğin havladıklarını görmesi üzerine sanık ...’e “Dışarı çıkma aşağıda köpekler var!” şeklinde bağırdığı, daha sonra sanık ...’in çalışma ofisinde bulunan ve adına kayıtlı olan av tüfeğini alarak köpekleri korkutmak amacıyla havaya birkaç el ateş ettiği, köpeklerin dağılmaları üzerine tekrar çalışma ofisine çıkan tanık ... ile sanık ...’in köpeklerin uzaklaştıklarını düşünerek yaklaşık 5 dakika sonra tekrar dışarı çıktıklarında köpeklerin halen beklediklerini görmeleri üzerine sanık ...’in aynı av tüfeği ile birkaç el daha havaya ateş ettiği, ihbar üzerine olay yerine gelen kolluk görevlilerince iş yerinin arka kısmına bakan yerde zemin üzerinde toplam 7 adet av fişeği kartuşunun ele geçirildiği olayda; iş yerinin önünde toplanan köpeklerin dağılmalarını sağlamak amacıyla havaya 7 el ateş eden sanığın eyleminde başka suretle korunma olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlike mevcut olmadığından TCK’nın 25. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen zorunluluk halinin bulunmadığı anlaşılmakla; Yerel Mahkemece sanık hakkında hüküm kurulurken “...sanığın geçmişinde birden fazla kasıtlı suçtan sabıkalı olup suç işleme hususundaki eğilim ve saikine, suçun işlendiği yere ve suçun işlediği saatin gece oluşuna,” şeklinde gerekçe gösterilerek temel ceza alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle 2 yıl 6 ay hapis cezası olarak belirlenmiş ise de sanığın adli sicil kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunmasının TCK’nın 61. maddesinde sayılan temel cezanın belirlenmesine ilişkin ölçütler arasında düzenlenmediği ve suçun işlendiği yerin somut olayda bir özellik arzetmediği ancak suçun gece vakti işlenmesi ve iş yerinin önünde toplanan köpeklerin dağılmasını sağlamak amacıyla gerekmediği halde sanığın 5 dakika ara ile toplamda 7 el havaya ateş etmesinin suçun işleniş biçimi ve işlendiği zaman kriterleri dikkate alındığında sanık hakkında alt sınırdan makul ölçüde uzaklaşılmak suretiyle bir ceza tayin edilmesini gerektirdiği gözetilmeden temel cezanın TCK’nın 3. maddesinde düzenlenmiş “orantılılık” ilkesi ihlal edilerek üst sınıra yakın belirlenmesinde isabet bulunmamaktadır. Y.CGK. 03.12.2019, 2017/1081 E. , 2019/689 K.

Ailesi ile birlikte amcası olan sanığın ikametine giden mağdurun, saat 22.00 sıralarında kardeşi ve amcasının oğlu ile oyun oynamak için dışarı çıktığı, gece yarısına doğru teyzesi olan tanık S..'i araçla evine bırakmak isteyen sanığın, diğer çocukları vaktin geç olduğunu söyleyerek eve gönderip mağdura de yanında götüreceğini annesine haber verdiği, birlikte yola çıktıkları tanık Sebahat'i evine bırakan sanığın, mağdura yaklaşık on dakika kadar araçla gezdirip karayolu üzerine park ettikten sonra cinsel istismar içeren eylemlerini gerçekleştirdiği ve mağdura hürriyetinden yoksun kıldığı olayda; henüz 10 yaşının içinde bulunan mağdurun sanığın öz yeğeni olması ve sanığın alıkoyma eylemini yakın akrabalık ilişkisinin sağladığı güveni kullanıp, önceden kurguladığı plan dahilinde hareket ederek gerçekleştirmesi göz önüne alındığında, yerel mahkemece temel cezanın dört yıl hapis olarak belirlenmesi ve bu konuda gösterilen gerekçe TCK’nun 61. maddesi anlamında kanuni ve dosya kapsamına uygundur. Yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, alt sınırı 2 yıl üst sınırı ise 7 yıl olan TCK'nun 109/2. maddesinde yer alan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 4 yıl hapis olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmamakta olup, bu uygulama 5237 sayılı TCK’nun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmadığından, Özel Daire onama kararı isabetlidir. Y.CGK. 21.02.2017, 2016/942 E. , 2017/76 K.

 

Sanığın 220 promil alkollü vaziyette alacakaranlık vakti, yerleşim yeri dışında, yağmurlu havada, bölünmüş, tek yönlü, aydınlatması ve yol şerit çizgisi bulunan, asfalt, zemini ıslak, 10.5 metre genişliğindeki üç şeritli otoyolda, seyir halinde iken kendisi ile aynı yönde sağ şeritte seyir halinde bulunan kamyona arkadan çarpması sonucu kamyonun yolun sağındaki bariyerlere çarparak araçta yolcu olarak bulunan mağdur Mehmet'in hayati tehlike geçirecek ve vücudunda 6. derece kırık olacak şekilde yaralanmasıyla neticelenen eyleminde bilinçli taksirin oluşmasına neden olan hususların nitelikleri ve olayın oluşu gözetilerek makul bir oranda artırım yapılması gerekirken, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle en üst oranda artırım yapılması usul ve kanuna aykırıdır. Y.CGK. 27.10.2015, 2015/27 E. , 2015/345 K.

 

Sanığın kardeşi Sami'nin, sevk ve idaresindeki araç ile önünde seyreden mağdurun motorsikletine arkadan çarpması ile meydana gelen trafik kazasının karakola taşınması üzerine kuyumcu olmadığı halde mağdurun kendisini karakolda kuyumcu olarak tanıtması, Sami'nin kendisini soymak için takip eden motorsikletine çarptığını beyan etmesi, bu beyanı olay yerinde olması nedeni ile duyan Sami'nin kardeşi sanık Hadin'in kardeşinin karakolda hırsızlık gibi yüz kızartıcı bir suçlama ile iftiraya uğramasının verdiği elem ve hiddet ile mağdura saldırdığı dosya kapsamından anlaşılması karşısında, tahrik hükmünün sanık için uygulanıp uygulanmayacağı hususunun karar yerinde tartışılması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir. Y.3. CD. 18.12.2012, 2011/19247 E. , 2012/44329 K.

 

Olay tarihinde Hasdal Yol Kenarı Denetleme İstasyon Amirliğinde denetim amiri olan sanığın, mağdur ...'in sevk ve idaresindeki ... plakalı araç hakkında tonaj fazlalığı ve K belgesinin süresinin geçmesi sebebiyle idari para cezası tutanağı düzenlemesi gerekirken söz konusu işlemi yapmamak için adı geçen mağdurdan 300,00 TL talep ettiği, mağdurun babası olan diğer mağdur ...'i arayıp para istediği ve mağdur ...'nin de olay mahalline gelerek seri numarasını aldığı 1 adet 200 ve 2 adet 50 TL'yi sanığa verip yanından uzaklaştıktan hemen sonra ihbarda bulundukları, olayın başından itibaren mağdurların amacının rüşvet vermek olmayıp olayın ortaya çıkmasını sağlamak ve sanığı yakalatmak olduğu, bu itibarla sanığın eyleminin rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden, tamamlanmış suçtan hüküm kurularak fazla ceza tayin edilmesi bozmayı gerektirmiştir. Y.5. CD. 21.01.2020, 2015/12830 E. , 2020/611 K.

 

 

Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ila ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK'nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2) oranında artırılmasının öngörülmüş olması karşısında, mağdur hakkında düzenlenen adli raporda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1.) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, TCK'nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanığın cezasında (1/4) oranında artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. Y.3. CD. 04.04.2019, 2018/12460 E. , 2019/7268 K.

 

Kolluk ekiplerince yapılan rutin trafik kontrolleri kapsamında durdurulan sanığın 297 promil alkollü olarak araç kullandığının tespit edildiği olayda, cezanın belirlenmesinde TCK'nın 61/1. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanun'un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerektiği gözetilmeden, üst sınıra yakın ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. Y.12. CD. 11.02.2019, 2018/6720 E. , 2019/1663 K.